Hayatımız bir anda nasıl da alt üst oldu değil mi?
Çok uzun değil, daha bir ay öncesi takımımız gol attığında herkes birbiriyle sarmaş dolaştı. Sokaklar, kafeler, sahiller cıvıl cıvıl, en büyük derdimiz ise hakemlerdi..
Hayatımızda sosyal mesafe diye bir kavram yoktu mesela. Tıpkı maske, karantina gibi. Şimdi sokakta üç adım sosyal mesafeye uymayanlar, para cezası ile yüz yüze kalacak.
Çok değil, daha iki ay önce kimisi yeni alacağı arabayı, kimisi evlenmeyi, kimisi ise tatil hesapları yapmaya başlamıştı bile. Bahar geldi, kış lastiklerini de değiştirmek gerekiyordu.
Okullar açıktı. Sizinkileri bilmiyorum ama benim ufaklığa uzaktan eğitim derslerini izlettirmek, deve-hendek ilişkisi. Çok da zorlamıyoruz çünkü eba’yı çalıştırmak, NASA’yı yönetmekten daha zor.
Annem-babam evde kapalı kaldı. Bir, iki, üç…
Ondört, onbeş…
Zaman uzuyor, stres birikiyor. Kendini dinlemekten hasta hissetmeye başlıyor haliyle. Sonra olmaz şeyleri dert edinmeye başlıyorsunuz, evhamlanıyor insan. Hiç alışmamış 80 yıllık ömründe bunca kapalı kalmaya.
Oysa bahar gelmiş, börtü böcek uyanmış…. En cıvıl cıvıl dönemi hayatların değil mi?
xxx
Sosyal medya dersen; başlı başına bir problem. İnsanlar, salgın hastalıktan bile siyaset üretir hale gelmiş. En belirgin örneği doktorlar-imamlar yarıştırması…
Niye neyi tartışıyorsunuz yani. Ağdalı cümlelerin, karnından konuşmaların kime ne faydası var hiç düşündünüz mü!
“Corona günlerinde aşk” şiiri ne zaman yazılacak bilmiyorum ama; bizim evin tam karşısındaki o eşsiz güzellikteki merdivenler, genç sevgililerin oynaşmalarına sahne oluyor zaman zaman.
Sağlık çalışanları için gönüllü tıbbı maske üreten annemiz, okulda yetiştiremediği işleri eve getirmiş, dikiş makinasının gürültüsü geliyor öteki odadan.
Ne zaman bitecek şu Coronalı günler; 7’den 70’e insanlığın ortak sorusu.
xxx
İlk günden bu yana ölü saymaya alışmış bir halk olarak… Ancak yoğunluklu birinci ayın sonunda başladık olayın sosyolojik boyutlarıyla ilgilenmemiz gerektiğini.
Pek çok kişi, rakamlarla yatıyor, rakamlarla kalkıyor. Sağlık Bakanı’nın “Bugün şu kadar kişi öldü” açıklamasını paylaşan sayısı o kadar büyük ki, şaşırıyor insan.
Oysa durum ondan çok daha karışık. Şimdiden kayıp yıl hesapları yapılıyor. Eğitimde kayıp yıl, ekonomide kayıp yıl…
Savaş yılları gibi. Corona’dan başka hiçbir gündem yok, olamıyor. Ölüm ve yaşam gibi. Hani yayıncıyız ya; insanları bu kasvetli ortamdan kaçırmak için bazı dokunuşlar üretmeye çalışıyoruz; “Canım şu salgın günlerinde şimdi sırası mı bu…” eleştirileri geliyor peşi sıra.
Diyemiyoruz; zaten bütün gazeteler, televizyonlar, hoparlörler, polis arabaları, sayıları yüzbinleri bulan internet siteleri zaten tek konuyu yazıyor…
“Peki” deyip saymaya devam ediyoruz.
xxx
İdlib krizi, Libya’daki savaş, PKK terörü bir anda yok olmadı elbette. Çünkü bu sefer insanlığın ortak kaderi geçiyor sınavdan.
Dün akşam 30 büyükşehir ve Zonguldak’a araç giriş çıkışına gelen sınırlama, şehirlerde yürütülen lokal mücadeleyi anımsattı bana. Bu dönemin en önemli aktörleri valiler kuşkusuz. Zira devlet eliyle yürütülen mücadelenin sahadaki uygulayıcıları onlar.
Valilerin bu dönemdeki performansları, gelecekteki kariyerlerini de belirleyecek. Mesela Zonguldak’ta iş bağıra bağıra çıktı çığırından. Sonunda Belediye Başkanı Ömer Selim Alan indi sahaya, inisiyatifi eline aldı. Önemli kararlar da zaten ondan sonra peş peşe gelmeye başladı.
En azından Bartın’dan bakınca bana böyle göründü.
Diyeceğim o ki; valilerimizin bu süreçte daha dirayetli, daha kararlı ve yöneticilik becerilerini göstermeleri gereken günlerden geçiyoruz. Şu ölümcül kriz biraz küllensin, en çok konuşulacak, tartışılacak hususlardan biri de bu olacaktır göreceksiniz.
Bu durum diğer tüm yerel yöneticiler için de geçerli.
xxx
Bartın dingin bugün. Sokaklar, sahiller sakin. Bankalar kapalı olduğu için, hafta içi alıştığımız yüz metrelik kuyruklar da yok.
Zonguldak’a giriş çıkış yasaklandı devlet eliyle dün. Günlerdir ölüm kokan haberler geliyor bölgeden sürekli. Karaelmas şehrinin kara talihli insanlarını bir an da olsa gülümsetecek yazı, Pusula’dan. İşte dün gecenin Zonguldak fıkrası:
Reis’e sormuşlar: ‘napıyorsun’ diye.
‘Karantina planları yapıyoruz’ demiş.
‘Plan ne?’ diye sorduklarında ‘30 büyükşehri ve Zonguldak’ı karantinaya alıcağız’ demiş.
‘Zonguldak mı?’ diye sorulunca dönüp Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya demiş ki “Gördün mü bak? Sana 30 büyükşehri kimsenin takmayacağını söylemiştim.”