Cumhuriyet Bayramı öncesi bir araya geldiniz.
Ortaya bir iddia koydunuz.
Ne dediniz?
– Milli bayramlar pandemi bahane edilerek layıkıyla kutlanmıyor.
– Halk kutlama programlarına katılamıyor.
– Halkımızdan gelen yoğun istek üzerine böyle bir kutlama komisyonu oluşturduk.
Başka başka…
“Bayramlarda belediyenin görevi sadece bayrak asmak mı?” diye sordunuz.
Şöyle devam ettiniz; “geçmişte olduğu gibi milli bayramlarımızın halkın katılımı ve büyük bir coşkuyla kutlanabilmesi amacıyla 8 partinin il başkanı olarak Cumhuriyet Bayramı kutlama komisyonu kurduk…”
Buraya kadar tamam.
Seçime girme yeterliliği olan koskoca 8 parti… Herhalde hiç olmadığı kadar coşkulu organizasyonlar yapılacak.
Fakat, ama, lakin…
Topluca bir çelenk koyup, ardından CHP’nin 140 metrelik bayrağıyla 1 km’lik bir fener alayı yaptınız.
Hepi topu tek cümlede biten bir organizasyon. Elinizden gelenin hepsi bu mu?
Onu bile hakkıyla yapmadınız.
Yürüyüşe katılanlar…
Sağdan saydım 200…
Soldan saydım 210 kişiyi geçmiyor.
Bu mudur yani Selim Abi?
Hadi ilçe ve belde örgütlerini geçtim, 8 partinin yönetim kurullarını getirseniz daha kalabalık olmaz mıydı.
“Halkımızın yoğun talebi üzerine…” dedikten sonra, vatandaşları akın akın taşıdınız da, caddelerden sokaklardan coşkun denizler gibi aktınız da bizim mi haberimiz olmadı.
Komisyon olarak konserler, paneller, şölenler düzenlediniz de o kör olası gözlerimiz mi görmedi.
Resmi kutlama programından hariç hangi organizasyonu hazırladınız, hazırlandınız.
Koskoca 8 partinin kurduğu kutlama komisyonu…
Hepsi bu kadar mıydı, tek cümlelik olay mı?
Sahi bu komisyonun diğer üyeleri, siz kaç kişisiniz ve kaç kişi katıldınız bu organizasyona.
Görüntüler orada, ne dersiniz sayalım mı?
“Bartın’da ikinci partiyiz” diyen Mehmet Başkan, Ali Başkan, Yasemin Başkan, Mücahit Başkan, Ziver Başkan, Hamit Başkan.
Sayalım mı?
Caddede cılız da olsa bir iki marş söyleme teşebbüslerinin bile başarısız olduğu yürüyüşünüz, Nazım Hikmet’in Kuva-i Milliye Destanı dinletisi ile sona erdi.
Vatan şairinin kemiklerini sızlattınız bilesiniz.
Durun bir dakika; bitmedi.
Sizin 28 Ekim akşamı beceremediğiniz…
Dudak büküp burun kıvırdığınız Valilik öncülüğündeki resmi fener alayı var ya…
O yürüyüşe katılan gençler Kemerköprü’yü inletti İzmir Marşı’yla…
Resmi protokolün tam arkasındaki grup, Hükümet Caddesi’ni çınlattı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye…
Siz neredeydiniz Selim Abi.
Meydanı neden bıraktınız?
Bir de bayram günü CHP olarak resmi resepsiyona alternatif Yalı’da Cumhuriyet kokteyli düzenlediniz…
20 yıldır çektirdiğiniz fotoğraflarda olanların dışında kaç kişi vardı organizasyonda?
Parti örgütü dışında halktan kaç kişi getirdiniz kokteylinize.
Halkın arasında olmazsanız, sadece kendi tayfanız ile kokteyl yaparsanız, aynı yüzlerce selfie çekerseniz nasıl siyaset edeceksiniz, halkla nasıl kucaklaşacaksınız, toplumun aynası nasıl olacaksınız?
Yanlış anlamayın bu sözlerimi.
Bana göre halkın ortak değeri Cumhuriyet’e “alternatif kutlama” cümlesi şık değil.
Yanlışları hep beraber eleştirelim, itiraz edelim, halka anlatalım ama…
Tüm yolların Cumhuriyet’e çıktığı Bartınımızda bu girişimi sempatik bulamadım.
Davet edilmiyoruz diyen bazı il başkanlarını Valilik’teki resepsiyonda da gördüm. Yasemin Hanım gibi, Ziver Bey gibi. Demek ki itiraz edince oluyor bir şeyler, mesafe alınıyor…
Bari Cumhuriyet Bayramı gibi herkesin ortak değeri bir günde bu ayrıştırıcı yaklaşımı terk etsek olmaz mı?
Dün bu cümleyi test ettim sokakta. Anladım ki kuracak cümleniz çok.
Hadi diyelim mehterli yürüyüşlere alerjiniz var. MHP-AK Parti anlayışına uygun militarist marşlara, şarkılara itirazınız var.
Ya da başkaca haklı pek çok gerekçeleriniz var ve böyle bir adım attınız…
Bari o zaman yaptığınız şeyin hakkını verin.
Yapmış olmak için değil.
Biraz emek, biraz çaba, biraz yaratıcılık yahu.
