Önümüz 25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele ve dayanışma günü. 25 Kasım dünyanın dört bir yanında kadına yönelik şiddeti durdurmaya, kadını güçlendirmeye ve kadın-erkek eşitsizliğine dair farkındalığı arttırmaya yönelik etkinliklerin gerçekleştirildiği uluslararası bir dayanışma günüdür. Dünyanın dört yanında kadınların karşı karşıya kaldığı eşitsizlik, sömürü, yoksulluk ve şiddete karşı kadın kadına dayanışma içinde sesini duyurmaya çalıştığı gündür.
Kelebekler
25 Kasım, 1960’lı yıllarda Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten faşist diktatör Trujillo’ya karşı mücadelenin öncüsü, kod ismi “Kelebekler” olan üç kız kardeş Maria Mirabel, Minerva Mirabel, Patria Mirabel’in öldürüldüğü gündür. Bir diktatöre karşı durdukları için katledilen Mirabel kardeşler ve erkek egemen dünyada mücadele eden tüm kadınlar için 25 Kasım, 1999 yılında Birleşik Milletler tarafından “Kadına Yönelik Şiddete karşı Ulusal Mücadele Günü” olarak ilan etmiştir.
Kimdir Bu Kadın Düşmanları?
Toplumda görünürde hemen herkes kadına yönelen şiddete, kadın cinayetlerine filan karşıdır. Kadınlara yönelik şiddet kabul görmez, hiç kimse şiddeti kabul etmez, benimsemez. O zaman kimdir bu kadınlara düşmanlık yapanlar? Ben değilim, sen değilsin, o hiç değil. Kim o zaman bunlar? Endişelenmeyin, bilinçli olarak kadın düşmanı değilsiniz. Ancak görmezden gelerek, yokmuş gibi davranarak kadın düşmanlığına ortak oluyor ve kadına yönelen şiddetin yoluna taş döşüyor olabilirsiniz.
Kadına Yönelik Şiddet
Şiddet, uluslararasıdır. Şiddet, kadınlar için her yer yandadır, her yerdedir. Şiddet hemen yanı başımızdadır. “Bizde kadına el kalkmaz”, “cennet annelerin ayakları altındadır” “kadınlar çiçektir” “başımızın tacıdır” filan gibi içi boş sözlere rağmen biz kadınlar erkek egemen sistemden kaynaklanan şiddet sarmalı içinde yaşıyoruz. Kadını hedef alan sömürü ve şiddeti öylesine içselleştirilmiş ve normalleştirilmiştir ki kimse o yaşananın şiddet olduğuna inanmaz, kabullenmez ve yüzleşmez. Oysa şiddet, çeşitli formlarıyla kadınların bir nefes kadar yakınımızdadır. Kadına yönelik şiddet, fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet, dijital şiddet, ekonomik şiddet, flört şiddeti, ısrarlı takip gibi şekillerde karşımıza çıkar.
Flört aşamasındaki kıskançlıklar “seven adam kıskanır” diyerek normalleştirilir oysa yaşanan flört şiddetidir. Kadının ekonomik bağımsızlığına koyulan engeller –ki ekonomik şiddettir- “kocasıdır, babasıdır çalışmasına tabi karışır” diyerek kabul görür. Kadınların ev ve aile içinde verdikleri emek görünmez kılınıp sömürülürken, annedir kız çocuğudur elbette yapacak eline mi yapışır denilerek kadının emeği yok sayılır. Dayak olmayan durumlarda “dövmüyor, sövmüyor” denilerek yumuşatılır, kadına uygulanan psikolojik şiddet, baskı görmezden gelinir. Erkek egemen sistemin kadınların bedenine dair konulara burnunu sokması, kaç çocuk doğuracağına, nasıl doğuracağına müdahalesi, kadının ne giyeceğini, saat kaçta sokakta olacağını belirlemeye girişmesi özetle kadını zapturapt altına alma girişimlerinin tamamı kadın düşmanı yaklaşımlardır. Kadına yönelik şiddet de kadın düşmanı iklimden beslenir. Kadına yönelik bu tutumları, yaklaşımları benimsiyor ya da görmezden geliyor, yokmuş gibi davranıyorsanız maalesef sizler de kadın düşmanlığı suçuna ortak oluyorsunuz demektir.
Kadın Emeği
Kadın emeği nasıl sömürülüyor canım diyenler için küçük bir bilgilendirme yapayım; çocuklara, yaşlı/hasta aile bireyine bakan; yemek, temizlik gibi işleri yapmak zorunda kalan ancak verdiği emek karşılığında ekonomik kazancı olmayan kadınların oranı %75. Yani dünyadaki ve Türkiye’de kadınların sadece %25’i istihdama katılıp, emeği karşılığında gelir sağlayabiliyor. Sebebini küçük bir örnekle açıklamaya çalışayım; çalışabilecek durumdaki kadınlar ev işleri ve bakım hizmetlerine haftada 30 saat harcarken, erkeklerde bu süre 0,83 yani yaklaşık 1 saattir.
Çok Yaşa Galla Pazarı!
Bartın’a bakarsak nispeten şanslıyız çünkü iki yüz yıla yakındır Galla Pazarı gibi bir kadın ekonomisi modeline sahibiz. Bartın’da kadınlar Galla pazarı yoluyla kendi ekonomisini yaratmış, emeği karşılığında ürünlerini satarak ekonomik bağımsızlıklarını kısmen de olsa kazanmıştır. Galla Pazarı’nda herhangi bir pazarcı kadına sorarsanız, pazarcılıktan kazandıklarıyla çocuklarını nasıl okuttuğunu, düğünlerini nişanlarını nasıl yaptığını ya da ev/arsa alırken aile bütçesine nasıl destek olduğunu size anlatacaktır. Bugün Bartın’da acı şiddet hikâyelerini göreceli olarak daha az duymamızın bir sebebi de Galla Pazarı ve kadınları güçlendiren etkisidir. Çok Yaşa Galla Pazarı!
#6284 ve #İstanbulSözleşmesiYaşatır
Kadınlar eşitsiz, sömürüye ve şiddete açık bir yaşam sürerken kadınları sömürüden şiddetten koruyan ve hatta güçlendiren yasalar delik deşik ediliyor. İstanbul sözleşmesi ve 6284 gibi kadınların yaşam güvencesi sayılabilecek kazanımlar yok edilmek isteniyor. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın etkili bir şekilde uygulanması durumunda kadını güçlendiren modeller hayata geçirilebilir, şiddet sarmalının önüne geçilebilir, eşitsizlikler, şiddet ve kadın cinayetleri önlenebilir. #İstanbulSözleşmesiYaşatır
Kadına yönelik şiddet; bir insan hakları ihlali ve suçtur. Bu 25 Kasım’da yeniden hep birlikte artık yeter diyelim ve bu suça ortak olmayalım. Kadına yönelik şiddeti durdurmak için üstümüze düşeni yapalım.