… sayıları binlerle ifade edilen Fetöcü hakim ve savcılar yüzünden teşkilatın imajının bozulduğu, acaba daha kaç Fetöcü hakim ve savcı var diye kafalarda soru işaretleri bulunan ve adalete güvenin yeniden inşaa edilmeye çalışıldığı bir dönemde emekli gazeteci Arif Üçler’den çok önemli bir yazı…
****
Hukuk devletiyiz.
Hakkımızı mahkemelerde arıyoruz ama şikâyetlerin, soruşturmaların ve yargılamaların uzun sürmesi sonucu mağduriyetler yaşıyoruz.
Sistemin birçok sorunu var ve en önemlilerinden biri de bu.
Sürecin bazen çabuk bittiği de oluyor ama genelde durum böyle.
İşte bu sorun yeni Başsavcımızın ilimizde üzerinde önemle duracağı konuların başında geliyor.
Biliyorsunuz, gecikmiş adalete, adalet demiyoruz, diyemiyoruz.
Başsavcı Adem Aydemir de bu görüşte.
Dedi ki; Eski dosyalardan başlamak üzere birikmiş ne kadar dosya varsa hepsini en kısa sürede sonuçlandıracağız.
Özellikle son iki yıldır FETÖ terör örgütünün ülkemizin başına açtığı işlerden dolayı oluşan dosya yoğunluğunun altından 10 savcı ile kalkmaya çalışacak yeni başsavcımız.
Üzerinde önemle duracağı bir konu daha var, o da uyuşturucu meselesi.
Uyuşturucu kullanımının 7 yaşına kadar indiğini, giderek yaygınlaştığını ve bunun toplum için çok büyük bir tehdit ve tehlike haline geldiğini söylüyor.
Daha önce görev yaptığı yerlerde de bu konuya öncelik vermiş, uyuşturucunun üzerine gitmiş.
Hatta Hakimler ve Savcılar Kurulu’ndan izin alıp okullarda bilgilendirme çalışmaları bile yapmış.
Bu işleri sadece polisler yapar diye biliyorduk ama öyle değilmiş.
Bu konuda en yetkili kişilerden biri olarak yaptığı konuşmalarla gençlerin ve ailelerinin üzerinde etkili olmak istemiş.
Toplumu (özellikle bu konuda) her zaman uyarmak ve bilgilendirmek gerekiyor.
Bunun için ne kadar çok çalışma yapılsa azdır.
Hergün uyuşturucu haberi var
Gazetelerin 3. sayfaları ve televizyonların haber bültenleri uyuşturucu meselesine neden önem ve öncelik verilmesi gerektiğini gösteren haberlerden geçilmiyor.
İşte son birkaç aydan bazı haber başlıkları;
Van’da 2 operasyonda 105 kilogram eroin ele geçirildi.
Ceyhan’da 53 kişi yakalandı.
Meyve suyu sıkacağı ile uyuşturucu göndereceklerdi.
Uyuşturucu imalathanesine dönüştürülen villa.
Uyuşturucu satıcılarına darbe.
Uyuşturucuları ilaç kutusu içine gizlemişler.
Kahve paketinden uyuşturucu çıktı.
Sınırda 122 kilogram eroin.
Fosseptikte uyuşturucu.
İbretlik görüntüler; Uyuşturucu kullanan gençler bu halde bulundu.
İstanbul Bahçelievler’de bir evde kız çocuğu silahla vuruldu. Yüklü miktarda uyuşturucu ve silahın bulunduğu evdeki 5 çocuk durumu polise ve sağlık ekiplerine haber vermeyince 14 yaşındaki kız hayatını kaybetti. Polis olayla ilgili 8 kişiyi gözaltına aldı.
Bunlar basına yansıyan olayların sadece bir kısmı.
Daha böyle yüzlerce, binlerce olay var.
Son olaya adı karışan 5 çocuğun yaşları 14 ile 16 arasında değişiyor.
Başsavcımızın da dikkat çektiği gibi durum vahim.
Tehlike büyük.
Hem de büyük oğlu büyük.
Bu iş sadece polisiye tedbirlerle üstesinden gelinebilecek bir iş değil.
Toplumun bütün kesimlerinin ve basının da bu tehdit ve tehlikeye karşı duyarlı olması gerekiyor.
Halkı bilgilendirmek, uyarmak basının görevleri arasında biliyorsunuz.
Bu görevi özellikle uyuşturucu konusunu öne çıkararak yapmalıyız ki biz de bu mücadeleye katkı sunabilelim.
Başsavcımız da zaten basın dahil herkese görev düşüyor dedi.
Çocuklarımızı, gençlerimizi, geleceğimizi zehirleyenlere karşı herkes üzerine düşeni yapmalı o halde.
Birlikte mücadele edersek başarılı olabiliriz.
x
Emekli olunmayan meslek
Diyeceksiniz ki, kardeşim sen emekli olmadın mı, yazıyla çiziyle ne işin var bu saatten sonra, otur oturduğun yerde.
Aslında haklısınız ama bu iş başka bir işe benzemiyor.
Bazı durumlarda insanın gazetecilik damarı kabarıyor, duramıyor yazmadan.
Bu yazıyı yazmam da beni arayıp ‘Hadi birlikte yeni başsavcımıza hayırlı olsun ziyaretine gidelim’ diyen Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Necdet Aydemir’in ‘sen bu ziyaretten bir şeyler çıkarırsın’ şeklindeki ısrarlı taleplerinin de etkisi olmuştur muhakkak.
Bu ziyareti, emekli olduktan sonra beni hiç rahat bırakmayan, şunu da yaz bunu da yaz diye habire dürtükleyen arkadaşım Turan Öztürk’ün 74 medya.com isimli internet haber sitesine değerlendirmiştim ama habere yorum karıştırılmaz diye bir gazetecilik ilkesi vardır bizim meslekte.
Yorum köşelerde yapılır.
Ve bu ziyaret köşe yazısını da ziyadesiyle hak eden bir ziyaretti.
Baktım kimse bir şey yazmıyor, ziyaret dört haberle (Bartın Gazetesi, 74 medya, Anayurt ve Bartın Postası) sınırlı kaldı, dedim ki iş başa düştü oğlum Arif, hadi al kalemi eline, anlat izlenimlerini.
Bu yazı farz oldu yani.
Zaten kalemimi kırmamıştım, sadece duvara asmıştım.
Tribüne de çıkmadım, sadece balkondayım.
Eee ne yaparsınız bazı mesleklerden emekli olunmuyor işte.
Hukukçularda da görüyoruz bunu.
Emekli olduktan sonra avukatlık yapan çok hakim ve savcı var.
Siyasetçilerle dernek ve oda başkanları da öyle.
50 yıl, 70 yıl, hatta ölünceye kadar siyaset yapanlar, defalarca seçim kaybetse bile parti başkanlığını bırakmayanlar, dernek ve odalarda başkanlık koltuğunu uzun yıllar işgal edenler var.
Gazetecilik de öyle.
İstese de insan bırakamıyor, yazmaktan ayrı kalamıyor.
Sayın başsavcımız da zaten ‘kendimi emekli gazeteci-Bartın’ın ilk emekli gazetecisi’ diye tanıtınca gazetecinin emeklisi olmaz, bu meslekten emekli olunmaz dedi gülerek.
Mesleği bıraktım ama meslek beni bırakmıyor diye karşılık verdim ben de gülerek.
Bize bu mesleği öğreten (nur içinde yatsın) rahmetli Şevket Salcı’da öyle derdi.
Bu yazıyı yazdığıma göre gazetecilikten emekli olunmuyormuş demek ki.
Bu vesileyle bunu da bir kez daha görmüş olduk.
x
Mahkeme duvarı gibi değil
Yaşım 52.
1989’da başladım ve yaklaşık 30 yıl bu mesleği yaptım.
Çok başsavcı, vali, daire müdürü gördüm.
Buzdolabı gibi olanlar da vardı.
Kapıları halka kapalı olurdu.
Onların yanına dilekçe ile bile zor girilirdi.
Yeni başsavcımız hem kapısı açık, hem de güler yüzlü ve esprili.
Suratı mahkeme duvarı gibi değil yani.
Sanatçı ruhlu olması da bunu gerektiriyor zaten.
Doğal güzellikleri fotoğraflamayı seviyor, aynı zamanda resim de yapıyor ve çok kitap okuyor.
Böyle bir insanın güler yüzlü olmaması abesle iştigal olmaz mıydı?
x
Kitap okuyandan zarar gelmez
Ziyareti, asırlık çınarımız, ilimizin markası, Anadolu basınının medarı iftiharı 95 yaşındaki Bartın Gazetesinin sahibi Esen Aliş, Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Necdet Aydemir, dernek üyesi Nurettin Erol, Erdal Arslan ve Özkan Küçüktabak’la birlikte yaptık.
Gazetecinin emeklisi olmaz ama kurucuları arasında bulunduğum bu dernek emekliler derneği gibi.
Ziyarette yer alan Esen abi emekli ve aynı zamanda 95 yıllık bir gazetenin sahibi olarak 25’erden hesap etsek gazetesinin yaşı 4 kişiyi birden emekli ediyor, Necdet Aydemir emekli madenci, asıl mesleği öğretmenlik olan Nurettin Erol Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden emekli, ben emekli gazeteci, Erdal Arslan emekli muhtar.
Karadenizli yeni başsavcımız bizi sıcak bir şekilde karşıladı.
Resim de yapıyor demiştim ya, oturur oturmaz hepimizin dikkatini çeken, makamında duvara asılı yağlı boya Atatürk tablosunu da ressam bir arkadaşı ile birlikte yapmış.
Adalet terazisi ve bir sehpanın üzerindeki kitapların yanı sıra büyük önder Atatürk’ü çerçeve içindeki bir sözü ile elinde kalem yazı yazarken gösteren tablonun kurgulaması da ayrıca kendisine ait.
Tabloyu başta Bartın Gazetesinin sahibi Esen Aliş olmak üzere hepimiz hayranlıkla izledik ve fotoğrafladık.
Kitap okumayı çok sevmesi de bizim için bir başka hayranlık vesilesi oldu.
Türkiye’nin en eski gazetelerinden ve Azim Kitabevi ile en eski kitabevlerinden birinin sahibi olan Esen abinin bu durum karşısında duyduğu memnuniyet bizimkinin iki katı idi tabii.
O derece ki “Bir kütüphaneye girip içindeki bütün kitapları okuyasım var” diyen bir başsavcımız var.
Düzenli kitap okuyan, okumayı çok seven, sanatçı ruhlu olan kişi aydın insan demektir.
Aydın insandan zarar gelmez.
Onlardan şucu-bucu olmaz.
x
Şucu-bucu olursa böyle olur
İşte memleketin altını üstüne getiren FETÖ olayının yargı mensuplarını nasıl esir aldığını, teşkilatı nasıl ele geçirdiğini hepimiz gördük.
Binlerce hakim ve savcı bu yüzden meslekten atıldı.
Bir çoğu da bu terör örgütünün üyesi oldukları gerekçesiyle hapiste.
FETÖ’cü hakim ve savcılar yüzünden yaşanan mağduriyetler, yapılan hukuk katliamları, ülkemiz için acı bir ders oldu.
Son iki yılda özellikle bu FETÖ olayından sonra gömlek değiştirir gibi hakim-savcı değiştirildi.
İlimize de bu sürede çok başsavcı geldi, gitti.
Başsavcılarımızdan biri giderken gazetemize veda ziyareti yaptığı sırada konu FETÖ’den açılınca şöyle bir söz sarf etmiştim;
“Bu tarikatların, bu tür oluşumların hepsini kapatmak, böyle şeyleri yasaklamak lazım. Atatürk’ün yaptığı gibi”
Yazının burasında şöyle bir hatırlatma yapmakta fayda var:
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı bakın bu konuda, tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması hakkında ne diyor;
“Osmanlı döneminde tekkeler, gitgide, çalışmaksızın tevekkül felsefesini işleyen yerler haline dönüşmüştü; halbuki insanları daha yaşarken dünyadan uzaklaştırıp onları uhrevî âleme çekmek, çağdaş yaşam ile bağdaşamazdı.
Toplum yeni bir enerjiye, yeni bir atılıma gereksinim gösteriyor; çağdaş yaşam, insanları çalışmaya, bu çalışmanın yaşarken ödülünü almaya çağırıyordu. Türbeler ise türbedarlar eliyle ölmüş kişilerin manevî varlığından çıkar sağlamaya çalışılan, çalışmaksızın onlardan medet umulan odaklar haline getirilmişti.
Ayrıca tekke ve zaviyelerin başında bulunanlar siyasal amaçlarla ve çoğu kez dini siyasete âlet ederek masum vatandaşları suça yöneltiyorlardı. Türkiye Cumhuriyeti artık, şeyhler, dervişler ve müritler memleketi olamazdı.
İşte 30 Kasım 1925’te kabul edilen bir yasayla tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı; türbedarlıklar ile şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik ve bunun gibi birtakım unvanlar kaldırıldı.”
O zamanın başsavcısı benim sözlerime adeta tepki gösterir mahiyette itiraz etti.
Dedi ki; “Bir gazete hata yaptı diye bütün gazeteleri de kapatalım o zaman”
Bu benzetmenin konuyla uzaktan yakından alakası yoktu tabii.
Dedim ki; “Sözlerim yanlış anlaşılmasın. Hepsini tabii ki FETÖ ile bir tutmuyoruz. Onlar da bunlar gibidir demiyoruz. Ama ileride FETÖ gibi siyasi ve ekonomik olarak güçlü olduklarında, devlette yapılandıklarında, köşe başlarını tuttuklarında yanlış yollara sapılmayacağı, bu başımıza gelenlerin tekrarlanmayacağı ne malum? Ben bu ihtimali ortadan kaldırmak lazım geldiğini söylüyorum. Tedbirli olmaktan söz ediyorum. Kaldı ki Allah ile benim arama başkasının girmesine de gerek yok ki. Bu işi yasal olarak Diyanet İşleri Başkanlığı ve onun din görevlileri üstlenmiş ve yapıyorlar zaten. Bunun dışındaki yapılanmalara, cemaatlere, gruplara, oluşumlara ne gerek var? Böyle olursa aynı zamanda dinimizin istismar edilmesi de kaçınılmaz oluyor. Olan bu millete, bu vatana oluyor”
Dediğim, demek istediğim buydu.
Memleketin başına gelenler ortada.
Hukuk adamının, hakimin, savcının böyle şeylerle ne işi olur.
Olursa işte böyle olur!
Yeni başsavcımızla yaptığımız sohbetten, bu ziyaretten çıkan bir sonuç da şudur; .
Takikatla-marikatla, sağla-solla, ticaretle-siyasetle işi yok.
Şucu, bucu değil yani.
Tarafsız, adaletli, hukukun üstünlüğünü savunan, yasalara bağlı, Atatürk’ü, vatanını, milletini seven bir yargı mensubu.
FETÖ’nün veya onun bunun adamı değil.
Dosdoğru bir adam.
Bizde bıraktığı ilk intiba, edindiğimiz ilk izlenim budur.
Zaten böyle de olmalı.
İşleri adalet, hak, hukuk dağıtmak olanların tarafsız olmaları, adaletli olmaları gerekir.
En iyi cemaat cami cemaati, en iyi hukukçu da ci’li cu’lu işlerle ilgisi olmayanlardır dersek yanlış bir şey söylememiş oluruz herhalde.
x
Basına önem veriyor
Yeni başsavcımızın bir başka özelliği de basına ve basın özgürlüğüne önem veriyor olması.
Sohbetimiz sırasında yazılmamak kaydıyla yaptığı paylaşımlar da basına verdiği önemi göstermesi açısından önemliydi.
Gazetecilerin, eleştirilerini beğenmeyenler tarafından dünyanın gözü önünde, hem de en güvenilir olası gereken yerlerden birinde, konsolosluk binasında devlet eliyle öldürüldüğü, kesilip parçalandığı ve cesedinin bile yok edildiği bir dönemden geçerken basına ve basın özgürlüğüne gerçekten önem veren bir yetkili ile karşılaşmak bizim için ayrı bir mutluluk oldu.
Yeni başsavcımızın basına önem vermesinden dolayı bu dönemde çıkan haberlerin, özellikle kamuyu ilgilendiren önemli sorunların ihbar kabul edilerek soruşturulacağını düşünüyorum.
Bu dönem yargının hem ilimiz hem de meslektaşlarımız için oldukça verimli olmasını bekliyorum.
İlimiz adına bir başka beklenti de yarım kalan yeni adliye binası inşaatının bitirilmesi.
Yargının, Bartın’ın bu binaya acil ihtiyacı var.
Başsavcı Aydemir’in ilk el attığı konulardan biri de bu olmuş.
Müteahhitle konuşmuş ve işin kısa sürede bitirilmesini istemiş.
Olacak inşallah diyor.
Biz de bekliyoruz.
x
Umarız uzun süre görev yapar
Son yıllarda bürokratların, hakimlerin ve savcıların 1-2 senede bir değiştirildiğini görüyoruz.
Öyle ki daha eşyasını taşımadan, koltuğu ısınmadan, görev yaptığı şehri tanımadan, bilmeden 5-6 ayda gidenler bile oluyor.
Emirlerini uygulayan yargı mensuplarının haksız ve taraflı kararlarıyla hukukun içine eden, hakimlik, savcılık mesleğinin altını oyan, hukuka duyulan güveni sarsan, ülkemizi uçurumun eşiğine getiren FETÖ terör örgütünün devletteki yapılanmasının yarattığı sorunun ve bu yüzden oluşan büyük açığın bu değişikliklerde büyük rolü var.
Devlet kurumları normale dönünceye kadar baş döndüren değişiklikler devam edecek gibi görünüyor.
Başsavcımız Adem Aydemir ve ayrıca kısa bir süre önce atanan yeni valimiz Sinan Güner umarız ilimizde uzun süre görev yapma imkânı bulur diyelim ve yeni başsavcımızla ilgili yazıyı şöyle özetleyerek bitirelim;
Adaletli olacak.
Yargıyı hızlandıracak.
Uyuşturucuya darbe vuracak.
Yeni adliye binasını bitirecek.
Kapısı halka açık olacak.