Çevre Bakanı’na Bartın’dan açık mektup

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

5 Mart 2021
—————–

Değerli Bakan…
Biyografilerinizde Ankaralı olduğunuz yazıyor.
Daha önce Bartın’a hiç geldiniz mi bilmiyorum; sanırım bakan olarak ilk kez misafirimiz oluyorsunuz.
Şimdiden hoş geldiniz…
Bu kadim şehirde bilmenizi istediğim, tam da sizin bakanlığınızı ilgilendiren önemli sorunlar var.
Hemen anlatayım…
Eski çağlarda bu topraklara, iki koldan gelip şehrin tam ortasından geçen ırmağına atfen Sular Şehri anlamına gelen Parthenios denirmiş. Bartın da adını buradan almış.

Üzerinde gemilerin yüzebildiği nadide bir doğa olayıdır Bartın Çayı; Türkiye’de benzeri olmayan…
Her görenin hayran olduğu, adına şiirlerin yazıldığı, destansı öykülere konu olmuş bir mücevher.
Ancak!
Pamuklara sarmalayıp gözetmekle mükellef olduğumuz bu güzelliği kirletiyorlar.
Üstelik bunu gözümüzün içine bakarak yapıyorlar.
Bunu yaparken, sizin üzerinize de atıflar yapıp, “Çevre Bakanlığı’nın kriterlerine uyuyoruz” diyorlar.

Sayın Bakan…

Irmak Islah Planı’nın hızlıca sonuçlandırılmasıyla ilgili Cumhurbaşkanımız önceki gün bir talimat verdi.
Evet, bu proje çok önemlidir, yapılacaklar için müteşekkiriz.
Ancak tek başına bu da soruna çare olmaz.

Irmağımızda her yıl milyonlarca balık ölümü yaşanıyor.
Tahliller nedense hep temiz çıkıyor.
Ama ırmak hep kirli akıyor.
Yerel yönetimler bu işte yetersiz kalıyor.
Tamam, halk olarak bizim de kabahatlerimiz var. Bu eşsiz güzelliğe karşı insan odaklı kabahatler işlediğimiz doğrudur.
Ama bizim ihmallerimiz bir organizmayı öldürecek kadar acımasız değildir.
Irmağımızın Ergene Nehri’ne dönmesini istemiyoruz.
Altın sularımızın zehirli kimyasallara teslim edilmesini istemiyoruz.
Kıymetlimizin serin sularında çocuklarımız yüzmeyi öğrenmişti…
Torunlarımızın da o ırmakta oltayla balığa çıkabilmesini arzu ediyoruz.
Çok mu şey istiyoruz?

Kıymetli Bakan…
Kabinenin genç isimlerinden birisiniz.
Başında bulunduğunuz bakanlığın adında Çevre ve Şehircilik yazıyor.
Bizim sorunumuz tam da bu; hem çevre hem şehir…
Neler yaptığınızı dikkatle izliyorum.
Örneğin Rize’nin Ayder’ini korumak için kaçak yapıları nasıl yıktığınızı gördüm.
Bu büyük dirayet isteyen cesur davranışınız gerçekten takdire şayan.
Gelecekte torunlarınıza bırakacağınız en önemli miras bu ve benzer icraatlarınız olacaktır.
Bartın Irmağımızın da etrafını sanayi kuruluşları ile dolduruyorlar.
O sanayinin kirini pasını ırmağa akıtıyorlar.
Bartın Irmağı, gelecek nesillere miras bırakmak için inanın en az Ayder kadar değerlidir.
Bundan 100 yıl önce olduğu gibi, 100 yıl sonra da dünyaya açılan penceremiz, Allah’ın bu topraklara bahşettiği ırmağımız olacaktır, biliyorum.
Bitmek tükenmek bilmeyen mevzuatlar nedeniyle çevresini bakımsız halde bıraktığımız kıymetlimize gecikmeli de olsa iade-i itibar yapılmasını arzu ediyoruz.
Irmağımızın çevresel etkilerden arındırılarak yeniden çocukların yüzebildiği o eski ihtişamlı günlerine dönebilmesi için sizden yardım istiyoruz.
Bartınımıza bu iyiliği çok görmeyeceğinize inanıyorum.
Bu duygularla görevinizde üstün başarılar diliyorum.

x x x

KARABÜK KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA KURULU KAPATILMALI

Bunu yazarken kültür varlıkları sahipsiz kalsın demek istemiyorum…
Yerine daha sağlıklı, kişiye göre değil kriterlere göre çalışan bir kurum konmalı.
Neden mi?
Çünkü Bartın Merkez Camii Külliyesi’nin yapıldığı alandaki Endüstri Meslek Lisesi’nin eski binasına “tarihi yapı değil” raporu düzenleyen kurul Karabük…
Bu rapora bakarak bina yıkıldıktan sonra…

Zonguldak İdare Mahkemesi’nde açılan davaya “Tarihi kültürel yapıydı” raporu veren de Karabük.
Şimdi ayıkla pirincin taşını. Toplumu resmen birbirine düşürüyor bu kararlar.
Benzer durum Amasra Koruma İmar Planı’nda da var. Bu işten anlayanların hepsinin dilinden “Karabük bu planı nasıl kabul etmiş” cümlesi dökülüyor.
O yüzden bu kurul gözden geçirilmelidir. Yerine evrensel kriterleri uygulayan, nitelikli, istikrarlı, donanımlı ve kuşkuya yer bırakmayacak kararlar alan bir kurul oluşturulmalı.
Bu kurulun merkezi de Bartın olmalı.

X x x

 

BİZİM AYÇİÇEK FABRİKALARIMIZ NEREDE?

Önce patates krizi çıktı memleketti. Hiç yaşanmamış durumlar yaşandı, fiyatlar yüzde 300’e kadar fırladı.
Ardından soğan… İthalat izni çıktı, fiyatlar birden bire eski günlerine dönüverdi.

Bu yılın piyongosu ay çiçek yağında oldu. 30 liraya, 40 liraya “çok pahalı” diye burun kıvırdığımız 5 kiloluk ayçiçek yağları şimdilerde 60 ila 80 lira arasında değişiyor.

İnsan ister istemez hayıflanıyor, “Kim oynuyor bu işlerle!” diye yükseliyor.

Bundan yıllar önce Bartın’da pek çok ayçiçek fabrikası olduğunu büyüklerimizden dinliyoruz.
Zaman içinde birer birer kapanmış; sahipleri halen sağ.
“Haydi krizi fırsata çevirelim…” diye fikirler geliyor insanın aklına.

Hep aynı cevapla karşılaşıyoruz…
-Bu domuzlar olduğu sürece bu topraklarda ürün yetiştirmek artık zor…
Yok mu bu işin bir çaresi Sayın Tarım Müdürü… Kıymetli hemşehrim.
Fındık da bir değer tabi ki, ama yeni açılımlar, yeni cümleler mi kursak…
Ne dersiniz?

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Çevre Bakanı’na Bartın’dan açık mektup

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir