Kiralık ev macerası; doktor ve savcıdan başkasına vermem!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Son birkaç ayda neler gördü bu gözler bilseniz a dostlar.
“Yok yok, kira fiyatları aldı başına gidiyor” gibi mekanik cümleler kurmayacağım.
Ama hani hatırlı bir yeni sitede (Çatmaca) 2+1 evine 5 bin TL isteyip “Doktor, savcı ya da eczacı”dan başkasına vermem diyen teyze var ya…
İşte onu yazmazsam çatlarım.
Teyze beyaz yakalı seviyor, ille de ona verecek…
Başkasını kabul etmiyor.
Sussam tesiri yok, yazmasam gönül razı değil.
Ne diyeceksin, serbest piyasa tam da bu işte!

Xxx

Neler duydu bu kulaklar bir bilseniz?
Bir ay önce, 30 yıllık binasının giriş katına tadilat yaptıran bir yaşlı çiftin dairesine bakmaya gittik.
Ev, köy ortasında.
Daha uzaktan yaklaşırken ev sahibi kısmetsiz ihtiyar, üst kattaki balkondan karşıladı bizi…
Daha selam bile vermeden “Çocuğunuz var mı, çocuklu aileye vermiyoruz” demez mi?
Kan beynime sıçradı.
Mendebur!
O herkesten gözün gibi sakındığın taş duvarlar var ya; başına düşsün.

“Senin çocuğun var mı amca” dedim, yarım saat evlatlarını anlattı bana övgüyle.
O güneş görmeyen beş para etmez evini al da başına çal emi!
Sonra tanışınca kıymetli beton duvarlarını verimkar oldu ama; tutar mıyım hiç.
Allah seni bildiği gibi yapsın.

Xxx

3+1 yok denecek kadar az olduğu için adeta karaborsa. 1+1 dairelere 4-5 bin, daha büyüklere 4 bin ila 10 bin TL arasında fiyat çekiliyor Bartın’daki konutlara.

Bu durum, evin yeniliğine, merkeze yakınlığına göre değişiyor haliyle.
Velev ki çok paranız var, yetmiyor. Aradığınız lokasyonda ev bulmak, Bartınspor’un şampiyon olması kadar zor. Yok demeyelim de çok sınırlı diyelim hadi.
İlana çıkıp uzun süredir sürünenler; ya aç gözlü mülk sahibi nedeniyle hak etmediği bir bedel talep ediyordur…

Ya da üç kuruş fazla kazanmak için mülk sahibine yalakalık yapan suratsız bir emlakçıdadır. Geri kalanlar ekmek peynir gibi gidiyor.
Arz talep dengesi bozuk ya; emlakçılar da ev sahipleri de burnundan kıl aldırmıyor.
Sen tutmazsan nasılsa sırada bekleyen bir sürü insan var.
Müşteri velinimet dengesi bozulalı çok olmuş velhasıl.

Xxx

Bir de pek çok evi olup kimselere veremeyen pimpirikli tipler var. Varlık içinde yaşayıp yokluk içinde sürünenler…
Sabah akşam aldığı kuru maaşa isyan edip herkesi galeyana getirmeye çalışanlar.
Bu patalojik vakaya hiç girmiyorum onların sayısı az çünkü.
Yaygın soruna girelim ki yazımız da raiting alsın.
Orduyeri, Karaköy, Çatmaca, Esentepe lokasyonunda aslında halen minik fırsatlar var. Ama Kemerköprü, Kırtepe, Hendekyanı yok satıyor.
Bir miktar merkeze yaklaşmak istiyorsanız, hatırlı bir bütçeyi gözden çıkartacaksınız.

Tüm bu hengamede eski kiracının düşük bedeli ile yeni kiracının yüksek bedeli arasında çatışma çıkmaması imkansız.
Mülkünü yüksek kiraya vermek için eski kiracısını evinden çıkartmak için binbir bahane uyduran mı dersiniz, Alamanya’dan abim geldi deyip bahane üreten mi…
Fırsatçılık almış başını gidiyor.
Düzgün davranan mülk sahiplerini tenzih ederim; sözlerim sadece edepsizlere…
Adliyede ev sahibi-kiracı anlaşmazlıklarıyla ilgili davaların hızla arttığını öğrendim bir avukat dostumdan.
Salonu olmayan, kümes büyüklüğündeki mutfaklar “ultra lüks” gibi süslü cümlelerle pazarlanmaya çalışılıyor. Kimse “bey baba, senin evin bu kadar etmez…” demiyor.
Duvarları ve kapıları dökülen…
Eski püskü şeyleri koyup “eşyalı” diye binlerce lira talep edenler var mahallelerde.
Pek çoğu ellerini ovuşturup çaresizleri ağına düşürme peşinde.
“Onun evi 6 bin ederse benim ki 7 bin deyip…” birbirini tetikleyenler de çok…
Bazı şeyler anlaşılabilir aslında…
Ama “çocuklu aileye vermiyoruz” diyen yaşlı bunak var ya; seni hiç unutmayacağım.
Bir de doktor, savcı ya da eczacıdan başkasına vermem diyen teyze.
Seni de…
xxx
Şehrin merkezinde aslında pek çok boş daire var.
Panjurları çekilmiş, tiril tiril binalarda.
Hepsi Almancılara ait.
Onlar iki yılda bir, 15 günlüğüne kullanmak için kimselere koklatmıyor kıymetlilerini. Ama bu yoklukta göze batmıyor desem yalan olur.
Gurbetçisi çok olan bir şehir Bartın.
Hani İstanbul’da evini boş tutanlara çok vergi tartışılıyor ya…
Burada da tartışılmalı bu durum.
Yoksa TOKİ kuraları çekilecek de, kiralar düşecek de…
Bekleyen derviş bekleye bekleye gebermiş durumları yani.
xxx

Sonunda allem edip kallem edip hatırlı bir tutara istediğimiz yerden başımızı sokacak bir yer bulduk tabi.
Açıkta kalacak halimiz yok ya.
Lakin bu kez tamir tadilat dertleri giriyor devreye.
Muslukçusu, elektrikçisi, perdecisi, mobilyacısı derken…
Yaşamaktan vazgeçiyor insan.
Çoğu bulunmaz hint kumaşı. Küçük işlerle meşgul olmuyor, az mesaili işleri beğenmiyorlar.

Xxx

Bitti mi?
Tabi ki bitmedi.
Bartınstar’da okumuşsunuzdur, Bartınlı müteahhitler orta halli bir daireye artık 2 milyonun üzerinde fiyat biçiyor.
İlanlar da hepsi lüks… Yetmiyor ultra lüks…
Lüks görmesek inanacağız hani!
İlanlara bir bakın, hemen anlayacaksınız demek istediğimi. Normal, sıradan, olması gereken özellikleri taşıyan her binaya lüks etiketi olmazsa olmaz bir klişe gibi şehirde…
Emlakçılar da bu dümene su taşıyor el birliği ile.
Tabi herkesin mülkü kendine göre lüks. Ama bir de oluru var bir işin değil mi?
“Pahalı değil mi” diye sorarsanız, hemen lafı yapıştırıyor: “Bu beton firması var ya, Türkiye’nin en pahalı betonunu satıyor, ne yapalım, zarar mı edelim…”
Vallahi müşterilerin “Ya sen düşük fiyat istiyorsun, bu ücreti artıralım” diyesi geliyor.

Meğer öyle de değilmiş.
Tamam beton firması bir miktar pahalı satıyor ama 50 bin TL’lik bir artışı müteahhitler 200 bin TL olarak müşteriye yansıtıyormuş.
Şaka değil bu, Ticaret Odası’nda yüksek sesle konuşulan bir konu.
Ne diyelim, ilahi adalet bir gün sizin de yakanıza yapışır.
Bir taşındım bin not biriktirdim velhasıl.
Mesela İnkum durağında fiber internet hizmeti veren operatörün benden parasını kestiği kutunun sahibi olamadığımı öğrendim…
Meğer o karınca yazısı ile yazılan sözleşmede kutu kiralıkmış!
Yuh artık demekten kendini alamıyor insan.
Üstelik taşındığım yerde; şehrin en göbeğinde fiber hizmeti verememek diye bir şey de cabası…
xxx

Olayın daha sosyolojik, psikolojik, yapısal ve yönetimsel boyutuna giremedim ki ona da girsem uzayıp gidecek.
Uzun yazınca hanım kızıyor, “Onca işimin arasında…” diye başlıyor söylenmeye.
Hanıma okutamazsak kime okutacağız yazımızı.
Tehlike böylesine büyük olunca kısa kesmek, ekmek su gibi zaruri hale geliyor.
Enflasyonist ortamın ürettiği sorunlar bunlar. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bartın da bu sancıları derinden hissediyor.
Herkesin haklı yorumları, serzenişleri var bu konuda.
Bitirirken son bir not iliştireyim şuraya;
Çağla, Barış, Mümin, Ceyhun, Yusuf, Kemal, Hasan, Fatoş, Necati…
Hepinizi not ediyorum şuraya.
Anladınız siz…

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Kiralık ev macerası; doktor ve savcıdan başkasına vermem!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir