Yonca Alemdar

Danimarka’dan çıktı, Yonca’nın Bahçesi’ne düştü! Bakın neler yaşandı?

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yonca’nın Bahçesi adlı işletmem sayesinde normalde yolumun kesişmeyeceği insanlarla tanışma şansına sahip oluyorum, bu da beni çok memnun ediyor. Yoksa Danimarka’dan bisikletiyle gelen yolu Bartın’a, Bahçeme varan Ronja ile tanışma şansım olmazdı.

Ronja, Danimarkalı, gencecik bir kadın, yeni mezun bir mimar. Çalışma hayatına atılmadan önce bisikletiyle seyahat etmeye karar vermiş. Üç ay boyunca Avrupa’nın çeşitli ülkelerini pedallamış, İstanbul’a vardığında Noel arası vermiş, Danimarka’ya ailesinin yanına dönmüş. Ronja seyahatine devam etmek için Türkiye’ye geri döndüğünde onu ağır kış koşulları karşılamış. Ronja, kar fırtınalı İstanbul’u ardında bırakıp bisikletiyle Sakarya, Akçakoca ve Ereğli güzergâhı üzerinden Zonguldak’a ulaşmış. Zonguldak’tayken benimle iletişime geçerek kamp alanı arayışında olduğunu yazdı. Kamp alanı önerebileceğimi ancak hava koşulları nedeniyle çadır yerine evimde misafir etmek istediğimi belirttim çünkü Anadolu misafirperverliği bunu gerektirirdi. Ronja, bisikletinde taşıdığı çadırında konaklamakta ısrarcı olunca işletmemin faaliyet gösterdiği ‘çadırda’ konaklamaya ikna edebildim. Sonuç olarak her ikisi de çadır…

Ronja, Zonguldak’tan Bartın’a gelirken bisikletini kullanamadı, otobüsle geldi. Bartın-Zonguldak otoyolunun büyük bir kısmında güvenlik şeridi olmadığını öğrenince -seyahati boyunca ilk kez- bisiklet yerine araçla seyahat etmek durumunda kaldığını anlattı. Kış koşullarında güvenlik şeridi bulunmayan bir yolda bisiklet sürüşünün tehlikeli olduğunu ekledi.
21. yüzyılda bir kenti dünyaya bağlayan otoyolunda güvenlik şeridi olmalıdır ancak Bartın’ın otoyolunda güvenlik şeridi yok. Ronja sayesinde kentimizin otoyolunun ancak yüzyıl başı standartlarında olduğunu mahcubiyetle hatırladım.

Ronja vejetaryen, et balık ürünlerini tüketmiyor o yüzden yemek ve ikramlarımızı misafirimizin yiyebileceği şekilde hazırladık ve layıkıyla ağırladık. Anadolu, Karadeniz ve Balkan geleneklerini konuştuk. Baharın gelişiyle dileklerimizi dileyip marteniçkasını hediye ettik, uçan kuş gördüğünde tomurcuklanmış ağaca bağlamasını tembihledik. Bir kere içenin tekrar Bartın’a döneceğine inandığımızı belirterek Kavşak Suyu ikram ettik. Elbette kentimizin gururu 200 yıllık geçmişi olan Galla Pazarı’nı anlattık, bir kadın ekonomisi modeli olarak kadınları nasıl özgürleştirdiğinden bahsettik. Kısa şehir turunda Pazarı, tarihi hamamı, ırmağı görmesini tavsiye ettim. Yol yorgunu Ronja’yı hamama götürmek istedim ama haftanın sadece iki günü kadınlara ayrıldığı için kısmet olmadı. Ronja ile sözleştik; gelecekte hamam haftanın iki günü erkeklere ayrıldığında buluşacağız ve Bartın hamamına gideceğiz.
Hıdrellezi anlattık, Haziran’ın altısında gül ağacı dibine Hızır ve İlyas hazretleri için dileklerini bırakmasını söyledik. Nevruz ateşi yakıp barış, bereket dilekleriyle üstünden atladık. Yolcu ederken ardından su döktük, yolu sular gibi berrak engelsiz akıcı olsun diledik. Bir Viking ile bir Bitinyalı* arasında kız kardeşlik sözlerimizi verdik.

Koyu sohbetimizde bir kadından diğer kadına hayatta kalma taktiklerini paylaştık. Güvenliği için Karadeniz rotasının üstünden geçtik. Yolculuğunda tedirgin eden tecrübesi olup olmadığını sorduğumda sadece çoban köpeklerinden korktuğunu, sürü görünce durduğunu söyledi. Çoban köpekleri dışında seyir halindeyken güvende hissettiğini, global bir bisiklet ağının tavsiye ettiği kamp alanlarında veya ev sahipleriyle kaldığını söyledi. Özellikle Türkiye’de insanların bahçelerini, arazilerini çadırına açtıklarını ve evlerinde misafir etmek için tatlı bir ısrar içinde olduklarını, sürekli “ama soğuk, çadırda üşürsün” dediklerini anlattı. Ne yazık ki konu, barış mesajıyla yola çıkan ve Gebze civarında birden çok kişi tarafından tecavüze uğrayıp öldürülen İtalyan Pippa Bacca’ya geldi. Kadınların -Türkiye’de yaşayan ya da sadece yolu geçen ayırt etmeksizin- can güvenliğinin olmadığını konuşurken konu İstanbul Sözleşmesine geldi.

Danimarka, İstanbul Sözleşmesine imza veren ve etkili şekilde uygulayan ülkelerden biri. Haklarını bilen genç bir feminist olarak bana Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilme gerekçesini sordu. Kadına yönelik şiddeti önlemek, mücadele etmek için en kapsamlı yasal çerçeveyi sunan, dünyanın 47 ülkesi tarafından onaylanan ve ilk imzacısı olduğumuz uluslararası bir Sözleşmeden neden imza çekilir? Akla izana sığmayan bu kararı açıklamakta zorlandım. Ronja’ya da söylediğim gibi emin olduğum tek şey var o da kim ne derse desin kadınlar İstanbul Sözleşmesinden Asla Vazgeçmeyecek!

Ronja Bartın, İnkumu, Güzelcehisar, Amasra, Kapısuyu ardından Cide’ye ulaştı. Bundan sonra istikameti; İnebolu, Sinop, Samsun, Ordu Trabzon ve Artvin… Ronja’nın final varış noktası henüz belli değil ama marteniçkasını takarken İran’a kadar ulaşayım dilediğini işittim, benden duymuş olmayın.
Ronja’nın seyahatini takip etmek isteyenler @detservipaa instagram hesabından takip edebilir. Yolun açık olsun Ronja
Bu seferki yazım, Ronja, bisiklet, güvenlik şeridi olmayan otoyol, Hamam, Galla Pazarı, Kavşak Suyu, marteniçka, Bitinya, İstanbul Sözleşmesi içerdi, bakalım bir sonraki yazım neler içerecek. Sağlıcakla kalın.
*Bitinya Krallığı, MÖ 297–74 yılları arasında batıda İzmit Körfezi, İznik, Bursa, doğuda Parthenius nehri ve Paflogonya sınırına uzanan, antik Bartın’ı içeren Roma İmparatorluğu eyaleti.
NOT: Ronja’dan haber var. Cide’den İnebolu’ya giderken yanından geçen yolcu minibüsü önüne kırıyor ve duruyor. Şoför dili döndüğünce çoğunlukla vücut diliyle Ronja’nın bisikletini minibüse koyması konusunda ısrar ediyor. Tartışma ve ısrar çok uzayınca, yolcular da el edince Ronja mecburen bisikletini minibüse yüklüyor. Sonra yolcuların çabasıyla durum anlaşılıyor; bisiklet sürdüğü güzergâhta ayılar görülüyormuş. “Taş düşebülü, ayu çıkabülü” lafının İngilizcesi yok :)

Danimarka’dan çıktı, Yonca’nın Bahçesi’ne düştü! Bakın neler yaşandı?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir