Bartın Platformunu böyle yıpratmaya hakkınız yok

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Amasra’da kurulması planlanan termik santrala karşı mücadele etmek üzere kurulan Bartın Platformu, eşine az rastlanır örnek bir mücadele sergiledi. Türkiye’nin pek çok şehrine ilham kaynağı olan uzun ve yorucu direniş sonunda da zafer ilan edilerek kutlama yapıldı.

Önce hakkını teslim edelim…

Platform misyonunu tamamladıktan sonra bazı eleştiriler yükseldi sokak aralarında.

Dendi ki; kutlama programları, nasırlı elleriyle pankart taşıyan asıl vatandaşlar ötelenerek kimi siyasi partilerin ve siyasi hedefi olanların şov yapma aracı halini aldı.

Dendi ki; bu mücadelenin gerçek neferleri nedense hep unutuluyor, öne çıkıp konuşanlar hep aynı…

Dendi ki; dün karşı mahallede duranlar, bugün kutlama eylemlerinin en önünde boy gösteriyor.

Dendi ki; diğer çevre olaylarına suskun kalan platform, toprak altındaki hazinenin çıkartılmasını engelliyor…

Platform sözcüleri, bu eleştirilere cevap vermeye muktedir, veriyor da.

Açıkçası ben de bazı eleştirileri hamasi buldum.

Sonuçta herkes kendi platformunda, kendi görüşlerini dile getirmekte, hakaret etmeden neşriyat yapmakta özgür.

Fakat geçen hafta hiç beklenmedik bir durum yaşandı. Sosyal medya adreslerinden kuruluş felsefesine uygun bilgilendirmeler yapmakla mükellef platform, kişisel bir polemiğe girdi. Bir sosyal medya kullanıcısının kendi sayfasından yönelttiği eleştirilere, hakaret içeren ifadelerle cevap verdi.

İşte bu olmadı.

Kuruluş amacını final kutlama ile taçlandırdıktan sonra…

Onlarca bileşeni, binlerce üyesi bulunan bir sayfanın kişisel polemiğe alet edilmesi, artık amacından saptığı anlamına geliyordu.

Bireysel yanıt verilseydi anlardım ama kurumsal hakaret etme hakkını kim kendinde görebilir?

Tam da bu nedenle “Bartın Platformu’nun beyin ölümü gerçekleşti” diye düşünürken…

Dün gece platformun Yürütme Kurulu üyeleri Prof. Erdoğan Atmış ve Avukat Engin Uzun, Bartın Dijital TV’de Ahmet Oktay’ın konuğu oldu.

Programın sonuna doğru Oktay, söz konusu polemiği gündeme getirerek “Ne düşünüyorsunuz” diye sordu.

Engin Uzun, zaman zaman gerginlikler olabileceğini belirterek özetle “Nezaketi aşar bir şekilde cevap vermiş olabiliriz. Yine de kalp kardıysak özür dileriz” dedi. Samimi bir yanıttı bu, başlığımızı değiştiren bir yaklaşım.

Erdoğan Hoca ise o hoşgörüden uzaktı.

Sonuçta eleştiri hak, hakaret suç.

Herkesi azami nezakete davet ediyorum.

Tüm bunları kayıt altına aldıktan sonra; Bartın’ın havası, suyu, toprağı ve doğası için gecesini gündüzüne katarak emek harcayan herkesi kutlarım.

Bartın platformunun neden başka çevre sorunlarına müdahil olmadığı, platformun geleceği gibi ilgi çekici pek çok soru ve yanıtları da programda yer aldı.

Onları yayının tekrarından  izleyebilirsiniz.

Sadece yayın çok uzun sürdü. Moderatöre tavsiyem, izleyiciye vaad edilen süreye uyması. Yoksa kimsenin sözü de anlatacakları da bitmez.

Gazeteciler gereksiz kelimeleri ayıklar, televizyoncular tekrar cümleleri önlerse, daha nitelikli iş yapmış olur.

xxxxxx

Bartın’ın trafik ışıkları

Çatmaca, Terminal, Özel İdare, OSB kavşağı, Gölbucağı…

Butik şehir Bartın’da çok yaygın trafik lambası yok.

Ancak olanlarda da iki problem var.

Birincisi Bartınlı sürücülerle ilgili. Zaten 10 saniye yanan ışıkta neredeyse 5 araç zor geçiyor. Çünkü bizim ahali ışığı gözetlemiyor. Işık yandığında oynadığı telefonu yana koyması 2 saniye, aracı hareket ettirmesi 3 saniye, hımıl hımıl ışığı geçmesi 6 saniye…

Akıllara ziyan.

Velev ki biraz aceleniz var, tümden geçmiş olsun.

İstanbul’da olsa trafiğin ortasında inanın döverler adamı.

Yapmayan ağalar, etmeyin Allah aşkına. Biraz saygı, biraz itina.

İkincisi ise trafik şubeyi ilgilendiriyor. Örneğin OSB kavşağı ışıkları. O kadar hantal ki, bunu ilk durduğunuzda anlıyorsunuz zaten.

Pek çok şehir dinamik sinyalizasyon sistemine geçti.

Bizimkisi halen 20 yıl öncesinde kalmış.
Yandığı bile belli olmuyor.

Sadece ben mi böyle düşünüyorum?

xxxxxx

Bartın Şehir Stadı’nda açık tribüne davet

Her pazar evde hatunla aynı kavga. İşte bir pazarımız var da, onu da maçlarda geçiriyor muşuz da, bilmem ne de…

İstanbul’dan Bartın’a göçtükten sonra iki keyfimiz var. Biri Bartınspor diğeri Fenerbahçe…

Hadi birinden feragat ettik, artık eskisi gibi zaman ve bütçe ayırmıyoruz.

Ama Bartınspor’dan nasıl vazgeçeceğiz.

O bizim kıymetlimiz.

Üstelik serde bir tribüncülük de var. Hoplamadan, zıplamadan bu hayat nasıl geçecek.

İstanbul’da da olanaklarım olmasına karşın basın tribününü tercih etmezdim.

Aynısı neden olmasın.

O yüzden benim gibi hissedenlere bir önerim var…

Var mısınız, açık tribün yapmaya.

O eski günlerdeki gibi.

Ayrıca kulübün genç başkanı Serkan Yurtaçan ve takımın başındaki Gökhan Baladin, hesapsız kitapsız daha çok desteği hak ediyor.

Var mısınız?

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Bartın Platformunu böyle yıpratmaya hakkınız yok

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir