Gölcük depreminde kaybettiğimiz Avni Çelebi’yi anıyoruz

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

ARİF ÜÇLER YAZDI…

 

Arkadaşım Turhan Öztürk, “17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümünde senden Avni Çelebi yazısı istiyorum” dedi.

Siparişi temmuzdan verdi, bak şimdiden söylüyorum diyerek.

Metin Ulukavak vefat edince de yazı istemişti.

Anlaşılan Turhan bunu alışkanlık haline getirecek ve şehrin her önde geleni, ileri gideni öldüğünde veya ebediyete intikalinin yıldönümünde benden yazı isteyecek gibi görünüyor.

Kısa bir süre önce de başka bir siteye duayen gazeteci Şevket Salcı’yı, yine ondan önce emektar adliyeci Yaşar Kanbur’u yazmıştım.

Ölümler üzerine yazılar üst üste geldi.

Böyle giderse bu yaştan sonra adımız herhalde cenaze yazarına çıkacak.

Ne yapalım çıksın varsın.

Avantacı, şantajcı, rüşvetçi, iş takipçisi, yalakçı, çalıştığı yerin parasını çaldı, başkasının arabasına binip onun kornasını çaldı, zikzak yaptı, eğildi, büküldü, dün ak dediğine bugün kara dedi, gazeteciliği toplum menfaatine değil kendi çıkarına yaptı demesinler de varsın cenaze yazarı desinler.

İncilerimiz dökülmez ya.

x

İnanışlı, Adaletli günler

 

Mesleğe Bartın’da başlayan, burada biraz benim tedrisatımdan da geçen, İstanbul’da pişen, usta bir gazeteci olan, şimdilerde Bartın’ın 3. emekli gazetecisi olmak için gün saymasına rağmen gazetecilik heyecanını hiç kaybetmeyen Turhan, “Avni Çelebi yazısı istiyorum” deyince “Rahmetli Avni abi senin patronundu, sen de yaz, birlikte analım” dedim.

Patron dedik madem hadi yazıya da buradan girelim.

91’in sonunda askere gittim.

Samsun, Kars Sarıkamış, Hakkari (ötesi yok gari) Çukurca derken terörle mücadele edip aslanlar gibi görevimi yaparak 92’nin başında askerden geldim.

Nisan ayında kurulan Zonguldak Adalet isimli günlük gazetenin mayıs ayında Bartın temsilciliğini üstlenerek askerlik molası verdiğim gazeteciliğe geri döndüm.

Bartın’da günlük gazete vardı ama gazetecilik yapmadığı için varlığı ile yokluğu belli değildi.

O nedenle günlük yayınlarda Bartın’a Zonguldak gazeteleri (Kemal Sönmez’in İnanış’ı, sonradan Muzaffer Akgün’ün Adalet’i) hakimdi.

Bu iki gazete Bartın’daki büroları aracılığıyla boşluğu çok iyi dolduruyor ve adından söz ettiriyordu.

Boşluk öyle çoktu ki Zonguldak’tan buraya gazete kurmaya gelenler (90’larda Kemal Mert Bartın Olay isimli haftalık gazeteyi çıkardı. Kemal Mert gitti, Hikmet Sönmez geldi. 2009’da da bizim Ali Rıza geldi) bile vardı.

x

Bölge Gazetesini kurdu

 

Hemen homurdanmayın, biraz sabırlı olun, gazeteleri ve kendimi değil tabii ki Avni abiyi anlatacağım.

Anavatan Partisi İl Başkanı Avni Çelebi işte böyle bir ortamda haftalık gazete kurdu.

Basın sektörüne daha önce Kanal 74 televizyonu ile girmişti.

Televizyon fazla yaşamadı.

O kapanınca gazete açtı.

Gazete haftalık, adı da Bölge idi.

Çetin Asma’nın arşivinde bütün sayıları vardır.

Avni abi kuruluş aşamasında, gazetenin başına geç, birlikte çalışalım, seni istiyorum dedi.

Benim bir gazetem var, onu yüzüstü bırakamam dedim, olumsuz yanıt verdim.

Sonraki yıllarda Zonguldak Yeni Adım Gazetesi isteyince de gazetemi bırakıp gitmemiştim.

Avni abi beni istediğinde Turhan Öztürk ile birlikte çalışıyoruz.

1994 yılı ben ayrıca Telekom’da çalışıyorum ve üstüne üstlük Milliyet’in muhabirliğini de üstlendim.

90’lı yıllar… Eski Başbakanlardan ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz Amasra’da… Fotoğrafta Genel Maden İş Sendikasını ziyareti sırasında Şube Başkanı Vecdi Altıntaş ve İl Başkanı Avni Çelebi’nin yanı sıra Merkez İlçe Başkanı Sefa Şimşek de görülüyor.

 

x

Nerede etkinlik oradayız

 

Bir koltukta 3 karpuz yani.

İşlerimiz iyi.

Zonguldak’tan Bartın’a her gün 100 tane gazete geliyor ve abonelerimize dağıtıyoruz.

Dağıtıcımız var ama yeri geliyor biz de koltuğumuzun altında gazetelerle dağıtıcılık yapıyoruz.

Sekreterimiz (Nurcan, sonradan Turhan’ın baldızı oldu) bile vardı.

Zonguldak gazetesini her gün bir sürü Bartın haberiyle Bartın’ın en iyi gazetelerinden biri haline getirdik.

Öyle ki gazetenin adıyla özdeşleşmiş, birçok insan bana ‘naber Adalet’ demeye başlamıştı.

Adalet’e Şafak Güngör’le birlikte başlamıştık.

Şafak daha sonra ayrıldı, aramıza Turhan Öztürk katıldı.

Turhan’ın gazeteciliğinin ilk yılları.

Ben 89’dan 94’e 5 yıllık gazeteci olmuşum.

Siyasi haberlere geniş yer veriyoruz.

Her gün parti başkanlarından beyanat alıp gündem oluşturuyoruz.

Nerede etkinlik oradayız.

x

Bartın’ın ilk magazin habercisiyiz

 

Hafta sonları, o dönemin popüler mekânı Fırıncıoğlu Turistik Tesisleri’ndeyiz.

Üç gün magazin haberi yapıyoruz.

Kim, nerede, nasıl eğleniyor.

İzin alarak her masadan, oyun ve danstan fotoğraf çekiyoruz.

Gazeteye bol resimli haber yapıyoruz.

Yaygın basındaki Hafta Sonu’nun Bartın Şubesi gibiyiz.

Her gün en az 10 haber üretiyoruz.

Röportajlar yapıyoruz.

Ses getiren manşetler atıyoruz.

94 yerel seçimleri öncesinde attığımız “Toptan’ın anketinden Oğuz Pir çıktı” manşeti gibi mesela.

Adeta uçuyoruz, bir tek kanatlarımız noksan.

Diyeceksiniz ki bunun Avni Çelebi ile ne ilgisi var.

x 

Var ki yazıyorum

 

Siz de bir sabırlı olamadınız be kardeşim.

İlgisi var ki yazıyorum.

Gazetemiz ve tabii ki de gazeteciliğimiz dikkat çekici, popüler olduğu için Avni abi bizimle çalışmak istedi.

Beni alamayınca Turhan’ı aldı.

Turhan kendisine daha iyi şartlar sunan Avni abinin gazetesine geçti.

Orada Hacı Hasan Bulut’la birlikte çalıştılar.

Tabii ben hem Turhan’a hem de Avni abiye gönül koydum.

Bir süre (3 ay kadar) dargın kaldık, sonra barıştık.

Avni abi basına değer veren, basının önemini bilen bir siyasetçi idi.

Zaten bu yazılı ve görsel basına yatırım yapmasından de belli değil mi?

 

Düzenli açıklama yapardı

 

Bürosunda ayda bir düzenli basın toplantısı yapar, yerel ve genel konularda gündemi değerlendirir, sorularımızı cevaplardı.

Sadece ayda bir konuşmaz, gündemin durumuna göre her zaman açıklama yapar, gazetecilere de kapısı ve telefonu hep açık olurdu.

Kendisinden çok özel beyanat almışımdır.

Emekli olmadan kısa bir süre önce muhabir arkadaşlarımdan birinin röportaj için başvurduğu bir il başkanı “Sana verince diğerlerine de vermek lazım” diyerek kabul etmemiş.

Ben de bu lafın üzerine “Diğerlerine de ver ne olacak, ağzın mı eskiyor” diye yazmıştım.

Bir başka il başkanı da kongre sonrası kendisini ziyaret edip değerlendirme almak isteyen arkadaşımıza “kongrede konuştuk ya” demiş.

Böylelerini de gördük.

Hey gidi Avni abi ve o dönemdeki diğer il-ilçe başkanları.

Nereden nereye?

x

Tam milletvekili olacak adamdı

 

Avni abinin bürosu Yukarı çarşıda İpçiler sokakta idi.

Parti binası da daha sonra bu sokağa taşınmış, açılışını da coşkulu bir topluluğun katılımı ile düzenlenen davullu zurnalı bir törenle ANAP Lideri Mesut Yılmaz yapmıştı.

90’larda il başkanları eskisi kadar değilse de bugünkünden güçlüydü.

Milletvekillerinin gerisinde değil, önündelerdi.

Avni Çelebi’nin genel merkezde ağırlığı vardı.

Genel başkanla direkt görüşürdü diye hatırlıyorum.

Avni abi merkeze bağlı Celilbeyoğlu köyünden idi.

Köy kökenli olduğu için, yarısından çoğu kırsal kesim olan Bartın’da köylerin sorunlarını daha iyi bilirdi, halden daha iyi anlardı.

Tam milletvekili olacak adamdı.

x

Kucaklayıcı hitabet

 

Tanıdıklarına, yakın arkadaşlarına anam diye hitap eder, bunu (anâââm) şeklinde ortadaki a’ları uzatarak ve üzerlerine inceltme işareti koyarak yapardı.

Kucaklayıcı, samimi, sıcak, candan hitabı halen daha kulağımdadır.

Adam gibi adamdı.

Cömert, eli avcu açık birisi idi.

Uzun yıllar siyaset yaptı.

İl başkan adaylıklarını saymaz isek hatırladığım kadarıyla bir kere milletvekili adayı, bir kere de belediye başkan adayı oldu.

Eğer iddialıysanız bir adaylık sizden en az birkaç daire parası götürür.

O da mütevazı olursanız.

Yok hiçbir şeyden kaçınmam derseniz 3-5 daire parasını gözden çıkarmanız gerekir.

Avni abi milletvekilliğinde Zeki Çakan’ın ardından 2. sıra adayı idi.

2. sırada bir daire parası ile kurtulmuştur belki ama il başkanlıkları sırasında da (birinde Mahmut Ata Sayın ile kıran kırana bir yarış olmuştu) cebinden seçim masrafı olarak epey para çıkmıştır tabii.

Anavatan Partisi Bartın Milletvekili adayları… 1995 genel seçimleri… O zaman üç milletvekili seçiliyor… Birinci sırada Zeki Çakan, ikinci sırada Avni Çelebi, üçüncü sırada Hasan Çelebi…
Seçim sonucu ; Köksal Toptan (DYP) Zeki Çakan (ANAP) Cafer Tufan Yazıcıoğlu (DSP).

x

Bal tuttu ama parmağını yalamadı

 

Bir de siyasetle uğraşırsanız kendi işinizi ihmal ediyorsunuz demektir ki o zaman ekonomik sarsıntı kaçınılmaz olur.

Tuzunuz kuru ise veya bal tutan parmağını yalar misali iktidar nimetlerinden yararlanmayı biliyorsanız sorun yok.

Öbür türlüsü yandı gülüm keten helva.

O bakımdan siyaset boş adam işi, paralı olmak kaydıyla emekli işi bir bakıma.

Zamanınızın ve paranızın büyük bölümünü alır götürür.

Avni abi bal tutuyordu ama parmağını yalamıyordu.

Siyaseti çok sevdiği için yapıyordu.

Eşine de aşıkmıştır mutlaka ama siyasete de aşıktı.

Maddi manevi hep kendinden veriyordu.

Hiç almadığı için de işinde sıkıntılar yaşadı.

Avni abiyi basın sektörü de mutlaka ekonomik olarak yormuştur ama işinde sıkıntıya düşmesinde en önemli etken siyasettir.

Gideri oldukça yüksek olan basına, medyaya girme sebebi zaten para kazanmak değil, sesini daha çok duyurmak istemesiydi.

x

İşini düzeltmeye çalışıyordu

 

Siyasete ağırlık verip ihmal ettiği için zora giren işlerini bir nebze olsun düzeltirim umuduyla gittiği Kocaeli Karamürsel’de depreme yakalanan Avni Çelebi’yi 17 Ağustos 1999’da en verimli çağında yitirdik.

Bazıları siyasetle işini düzeltir, ihale alır, ihale verir, han hamam, kat yat sahibi olur, hatta deveyi hamuduyla götürenler bile vardır.

Avni abi de kısa bir süre önce aramızdan ayrılan Metin Ulukavak gibi siyasetten almayıp verenlerden idi.

Kocaeli Karamürsel’de gemi-hurda söküm işi almış, inşaat sektörünün dışında yaptığı bu ek işle durumunu biraz olsun düzeltmek istemişti.

Deprem sırasında yanında yakın arkadaşlarından Akmanlar köyü muhtarı Rıza Bozkurt ve partili gençlerden Cem Makaracı’nın babası Cumhur abi de vardı diye hatırlıyorum.

x

Rıza muhtarın kaderi

Birçokları gibi değişip dönüştükten sonra AK Partili olan ve yönetime de giren Akmanlar köyü muhtarı Rıza Bozkurt o zamanlar ANAP’lı idi.

Rıza muhtar Avni abi ile depreme Karamürsel’de yakalandı.

Camdan atlayıp canını kurtardı ama kadere bakın ki 7 yıl sonra (2006 da) ölüm onu bu kez aracının içinde buldu.

Rıza muhtar köyde silahlı saldırıya uğrayıp öldürüldü.

Cem Makaracı’nın babası Cumhur abi de maalesef yıkılan binanın enkazının altında kalmıştı.

17 Ağustos 1999 depremi gece saat 03.02 de oldu.

Uykuya yeni dalmıştım.

Güçlü sarsıntıya uyandım.

Muhitimiz Halatçıyaması’nın zemini sağlam olduğu halde bizim evin resmen gezindiğini hissettim.

17 Ağustos depremi tüm Marmara Bölgesi’nde, Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedildi.

Resmî raporlara göre 17.480 ölüm vardı, 23.781 kişi de yaralanmıştı.

505 kişi sakat kaldı. 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar gördü.

Bu deprem Avni abiyi genç yaşta, siyasi hayatının en verimli çağında, daha yapacak çok işi varken aramızdan aldı.

O da Metin Ulukavak gibi Bartın yangunu (sevdalısı) idi.

Bartın’a hizmet etmeyi seviyordu.

x

Çakan’ın gelişi

Bartın ne zaman 3 milletvekili çıkardı diye sorsak çoğu gazeteci bilmez.

1995 seçimleri öncesi yapılan Türkiye milletvekilliği düzenlemesini Anayasa Mahkemesi iptal edince 100 milletvekilliği illere dağıtıldı.

Bartın’ın payına da 1 vekil düştü.

95 seçimleri böylece daha renkli ve heyecanlı hale geldi.

İl başkanları potansiyel milletvekili adayıdır ve Avni Çelebi de haliyle bu seçimde aday olmayı düşünüyordu.

Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı.

1994’te Zonguldak Belediye Başkanı seçilen Özal döneminin Köy Hizmetleri Genel Müdürü Zeki Çakan apar-topar görevinden istifa etti ve partisi tarafından Bartın birinci sıradan milletvekili adayı gösterildi.

Yıl 1995… Zeki Çakan’ın Zonguldak Belediye Başkanlığı görevinden istifa etmesinin ardından Anavatan Partisi Bartın 1. sıra milletvekili adayı gösterilmesi sonrası Bartın’a ilk gelişi… Yer Belediye Sosyal Tesisleri… Dönemin Belediye Başkanı Oğuz Pir, Çakan’a rozet takarken… Fotoğrafta dönemin merkez ilçe başkanı Nejat Akçay da görülüyor.

x

Tepeden inme

Bartın 1991’de il olmuştu ama halen daha bazı kurumlarda bürokratik olarak ve siyaseten eski vilayeti Zonguldak’a bağlı idi.

Adayları Zonguldak üzerinden geliyordu.

Doğru Yol Partisi (DYP) 1991 de Köksal Toptan’ı, Anavatan Partisi (ANAP) 1995’te Zeki Çakan’ı, Demokratik Sol Parti (DSP) 1995’te Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nu Bartın’a gönderdi.

Toptan ve Çakan siyasette ağırlığı olan güçlü isimlerdi.

Partiler kendi açılarından haklıydı, iddialı isimlerle seçime girip kazanmak istiyorlardı.

Cafer Tufan Yazıcıoğlu Zonguldak’ta avukatlık yapıyordu.

Toptan ve Çakan gibi tanınmış ve ağırlığı olan bir siyasetçi değildi ama DSP o yıllarda Bartın ve Zonguldak’ta çıkışta olduğu için adayın iddialı olmasına da gerek yoktu.

Seçilme ihtimali zaten yüksekti.

Rahmetli Ecevit’in şapkasını koysa seçilir dedikleri yıllardı o yıllar.

Teşkilatlar ayaklandı

 

Adayların Zonguldak üzerinden gelmesi ANAP ve DSP teşkilatlarında büyük rahatsızlık yaratmıştı.

Toptan 1991’de geldiği için, hatta 1986’daki ara seçimlerde Zonguldak adayı olarak Bartın’ın desteği ile kazanmasının da etkisiyle benimsenmişti.

O nedenle görünürde DYP’de rahatsızlık yoktu.

Vardıysa bile bu rahatsızlık bastırılmış bir rahatsızlıktı.

DYP’de rahatsızlık 1999’da su yüzüne çıktı.

Ayrışma aslında il kongresi öncesi de kendisini göstermiş, Nurettin Bayrak, Mehmet Türkili’nin karşısına çıkmış, Bartın Toptancılar-Çillerciler diye ikiye ayrılmış, Toptan “bu görüntü iyi değil. İkiniz de aday olmayacaksınız” diyerek o sırada hacdan yeni gelen İsmail Çakır’ı ayağının tozuyla aday gösterip il başkanı yapmıştı.

99 genel seçimleri öncesi de Köksal Toptan’la birlikte 4 adaylı milletvekili önseçimi yapıldı.

Çiller, Refahyol hükümetine tepki gösterip partisinden istifa ederek bağımsız kalan Toptan’ı bir yıl sonra partiye almış ancak direkt olarak milletvekili adayı göstermemişti.

Toptan gibi bir isim Bartın’da ön seçime girmiş, rahmetli Nurettin Bayrak, rahmetli Emel Işık ve Mustafa Dönmez ile yarışmıştı.

Ölmeden mezara koydular

Toptan ön seçimi kazandı ama genel seçimde sandıkta kalarak sebebini yıllar sora bile halen daha anlayamadığı büyük bir hayal kırıklığı yaşamış, 2002’de AK Parti ile Zonguldak’tan tekrar siyaset sahnesine geri döndüğünde “Beni ölmeden mezara koydular” demiş, Bartın’a sitem etmişti.

Aslında burada DYP’yi ve Toptan’ı değil ANAP ve DSP’yi yazacaktım ama laf açıldı diye DYP’ye girdim.

DYP ve Toptan’ı başka bir zaman ayrı bir yazı konusu da yapabiliriz.

Bizde malzeme çok.

Yeter ki içimizde yazma isteği olsun…

Tabelayı indirelim

ANAP ve DSP ile Çakan ve Yazıcıoğlu’na dönecek olursak, teşkilatların hemen ayağa kalktığını iyi hatırlıyorum.

Toplantı üstüne toplantı yaptılar.

Tabelayı indirelim, partiyi kapatalım, basın açıklaması yapalım tepkimizi ortaya koyalım fikri öne çıktı.

İki partinin de genel merkezi araya girip teşkilatları bir şekilde yatıştırınca bu fikirden vazgeçtiler.

İthal aday gözüyle bakılan Çakan’ı da Yazıcıoğlu’nu da kabullenmek durumunda kalan partililer seçimlerde çalışarak ikisini de meclise gönderdiler.

1991’de Köksal Toptan ve Hasan Akyol’u seçen Bartın 1995’te Köksal Toptan, Zeki Çakan ve Cafer Tufan Yazıcıoğlu’na yetki verdi.

1999’da tablo Çakan ve Yazıcıoğlu şeklinde oldu.

İlk kez 2002’de Bartın kendi içinden çıkardığı “Öz Bartınlı” adayların ikisini de (Asım Kulak ve Hacı İbrahim Kabarık) vekil yaptı.

Zonguldak 2002’den sonra Bartın siyasetinde etkisini kaybetti.

O tarihten itibaren belirleyici olamadı.

Bartın artık kendi göbeğini kendi kesebiliyordu.

Sadece aslen Uluslu olan Yılmaz Tunç, 2007’de İstanbul Pendik üzerinden genel merkez ataması ile geldi.

Onunki de geliş o geliş oldu ve milletvekilliğine adeta abone oldu, ambargo koydu.

Bir dönem daha seçilirse Bartın’da ulaşılmaz bir rekora sahip olur diye düşünüyorum.

Mazbatasız vekil

 

Bartın’ın sadece mazbatalı vekilleri yok tabii.

Bir de mazbatasız vekiller var.

Avni abi yaşasaydı ve milletvekili olsaydı bu görevi layıkıyla yapardı.

Belediye başkanı olsaydı da hakkını verirdi.

Siyaset işte.

Her hak edeni bir yere getirse bugün çok daha iyi bir konumda olurduk.

Avni Çelebi bu görevlere gelemedi ama Bartın için mazbatasız milletvekili, mazbatasız belediye başkanı gibi çalıştı.

Anavatan Partisi iktidarlarında Bartın’a nasıl daha çok hizmet getirebilirim diye çok çaba gösterdi.

Yaşasaydı yine bu uğurda uğraş verirdi.

Bartın’da ANAP’lı dönemler… Belediye Sosyal Tesisleri’nde bir parti etkinliği… Partinin önde gelen isimleri Avni Çelebi, Oğuz Pir, Nejat Akçay, Tarkan Günay, Lütfi Arifoğlu, Sefa Şimşek, Celal Tosyalı ve Yaşar Çöme…

 

Hizmet yarışı vardı

Avni Çelebili yıllarda Mehmet Türkili DYP İl Başkanı, Nurettin Bayrak da ikinci başkan idi.

Şeref Yıldız CHP’de, Harun Semiz DSP’de il başkanı o tarihlerde.

Refah’ta da o dönemlerde Davut Kaplan vardı.

DYP’de il ve merkez ilçe başkanlığı yapan Metin Sarı ve Turgut Giresunlu’yu da ayrı bir yere koyarım.

Seyit Ahmet Varol da çok özeldir benim için.

1989’dan 2018’e kadar süren aktif gazetecilik yaşamımda çok il, ilçe başkanı, parti yöneticisi gördüm.

O yıllarda işimi yaparken aldığım hazzı, duyduğum heyecanı başka bir dönemde almadım, duymadım.

Onların dönemi bir başka idi.

Daha bir kaliteli, düzeyli, olgun, samimi idi.

Hizmet yarışı vardı.

Gazeteciye saygı, sevgi, hoşgörü, hürmet vardı.

Gazetecinin itibarı vardı.

Kimse kusura bakmasın.

Şimdi bu dediklerimin yerinde yeller esiyor.

İnandırıcılıkta ve güvenilirlikte sorun olduğu için siyasetin de gazetenin de gazetecinin de itibarı iyice azaldı.

Adı parkta yaşıyor

 

Rahmetli Avni abinin adı oturduğu mahalledeki parka verildi.

Bu kadirşinaslığı, bu değerbilirliği Bartın Belediye Başkanı Cemal Akın yaptı.

Avni abi ile başkan Akın aynı dönemde il başkanlığı yaptı.

Cemal Akın MHP İl başkanı olarak, Avni Çelebi de ANAP İl başkanı olarak Bartın’a hizmet etti.

İki başkan da partilerinin iktidarından Bartın’ın istifade etmesi için çok çaba gösterdi.

Kırtepe’de Cumhuriyet Okulunun altında bulunan Avni Çelebi parkının önünden ne zaman geçsem aklıma hep eski günler gelir ve Avni abiyi sevgiyle, saygıyla, rahmetle anarım

Keşke daha başka yerlere de ismi verilebilse.

Keşke Bartın’a hizmeti geçen herkesin adı bu şekilde yaşatılabilse, caddelerde, sokaklarda numaraların yerine isimler olsa, olabilse.

Keşke uzun yıllar yaptığı Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı sırasında Bartın’a kazandırdığı eserlerden biri olan Toptancılar Sitesine de Erdoğan Somaklı adı verilse.

Mekânları cennet olsun

Avni abiden sonra Anavatan Partisi il başkanlığı bayrağını Kurtuluş Abanalı, Hayri Baştan ve Nazif Kuleyusufoğlu devraldı

Hayri Baştan ve Nazif Kuleyusufoğlu da vefat etti.

Avni abi ile orada buluştuklarını düşünüyorum.

Allah, ANAP’ın Bartın’da yaşayan tek il başkanı olan Kurtuluş abiye uzun ömür versin, kaybettiklerimize de rahmet eylesin.

Hepsi de Bartın’ımızın değerleri idi.

Bartın’ımızın sakini değil sahibiydiler.

Rahmetli annem bu dünyaya ‘yalancı dünya’ derdi.

Er ya da geç.

Sonunda hepimizin gideceği yer orası.

Avni abi ve ismini hatırlayıp burada andığımız kaybettiğimiz bütün değerlerle Bartın’a hizmet eden herkesin mekânları cennet olsun.

Hepsine Allah rahmet eylesin.

 x

Dağıtmak üzerine…

Madem söz siyasetten açıldı ve paradan puldan bahsettik, o zaman rahmetli Avni abinin yol arkadaşları arasında bulunan ANAP’lı yılların merkez ilçe başkanlarından Yusuf Aldatmaz’la bu yazıyı bitirelim;

Siyaset pahalı bir zevktir.

Paralı insan işidir.

Gerektiğinde dağıtmanız icap eder.

Dağıtmak derken para değil tabii ki.

Hediyedir kastettiğim.

İnsanlar hediye almayı sever.

Bakınız her parti seçim öncesi, çoğu ekonomik bir sürü vaat verir.

Bayram ikramiyesi, maaş zammı, kart ve kredi borçlarına kolaylık, sosyal yardım destekleri, vergi ve sigorta primi affı, vesaire…

İsteyen adına başka bir şey diyebilir ama bunlar da bir tür hediyedir.

Seçmen siyasetçiye toplumun hayatını nasıl değiştirecek diye değil, öncelikle kendi hayatına nasıl dokunacak diye bakar.

Vaatlerde bireysel, kişisel bir şeyler arar.

O nedenle seçmeni bu yönde tatmin etmezseniz kazanmanız zor olur.

Geçen yıl yapılan son yerel seçimde Bartın Belediye Başkanlığını az farkla kaybeden Yusuf Aldatmaz’a neden dağıtmadın, oyunun kuralı buysa eğer neden kuralına göre oynamadın diye sordum.

“Benim de çoluk çocuğum var, onların geleceğini düşünmek zorundayım. Dağıtsaydım, onların geleceğinden vermiş olacaktım ki sonra bunu bir yerlerden çıkarmam gerekirdi, bu da benim karakterime, siyasi ahlakıma uymaz” dedi.

Keşke herkes Aldatmaz gibi düşünse.

Keşke kimse kimseyi aldatmasa…

Bunu da bu yazıya iliştirip tarihe böyle bir not düşerek, Aldatmaz’a Allah selamet versin diyoruz ve bu pehlivan tefrikası yazıyı burada noktalıyoruz.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Gölcük depreminde kaybettiğimiz Avni Çelebi’yi anıyoruz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir