Mazide hoş bir sada! İki sene önce gözaltına alınmıştım…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhaba yeniden,

Sosyal medyayı seviyorum. Bana iki sene önce pandeminin ilk günlerinde Bartın’da gözaltına alındığımı hatırlattı. O günlerde yaşananların hızı ve absürtlüğü nedeniyle olanları kendi açımdan anlatma şansım olmamıştı. İki sene sonra sakin kafayla olayın tamamını sizlerle paylaşmak isterim.

Pandeminin ilk aylarıydı, salgının boyutu, virüsün etkileri ve bulaşının hızı tam olarak anlaşılamamıştı. Sokağa çıkma yasakları kısmen başlamıştı, Bartın nispeten iyi durumda olsa da büyükşehirlerden gelen haberlerle panik havası oluşmaya başlamıştı. Virüsün büyükşehirlerden özellikle Zonguldak’tan Bartın’a, köylerden merkeze, merkezden köylere hızla yayılma riski olduğu görülüyordu. Hepiniz hatırlarsınız 30 büyükşehir ve Zonguldak açıklamalarını, Bartın il sınırında uygulanan kısıtlamaları…

Maske takılması, sosyal mesafeye uyulması, hijyene dikkat edilmesine dair uyarılar TV’lerde sosyal medyada paylaşılıyordu. Risk grubundakilerin ve büyüklerimizin sağlığı için sokağa çıkış saatleri kısıtlanmıştı. Maskesiz sokağa çıkmak, kapalı alanlara, pazarlara girmek yasaklanmıştı. Uyarılara harfiyen uyan, sosyal mesafeye ve hijyene dikkat edenler ne yazık ki maskeye ulaşamıyordu. Önce eczanelerin herkese maske sağlayacağı sonra devletin risk grubundaki vatandaşlara maske göndereceği açıklanmıştı. Ancak maskeler ortalıkta yoktu. Bazı sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ya da belediyeler dar kapsamlı maske dağıtımları yapıyordu. Bu dağıtımlardan faydalanamayan, maske edinemeyenler için tek seçenek fahiş fiyata maske satın almaktı. O dönem maskenin bir adedinin 10 liraya satıldığına şahidim. Bir yanda Covid’e yakalanma tehlikesi ve yasaklara uyma zorunluluğu öte yanda ise cebindeki 10 lirayı tek bir maskeye harcama seçeneğiyle karşı karşıyaydık. Özetle Devletimiz vatandaşa ücretsiz maske sağlamak konusunda sınıfta kalmıştı.

Aynı günlerde Dünya Sağlık Örgütü artan maske talebini karşılayabilmek için maskelerin uygun malzemelerle ve yeniden kullanılabilir şekilde evlerde üretilebileceğini açıkladı. Bu açıklamayla birlikte maskelerin ne şekilde üretilebileceği konusunda bir yönerge yayınladı. Dünya Sağlık Örgütünün açıklamasından hemen sonra Sağlık Bakanı Fahrettin Koca benzeri bir açıklama yaparak maskelerin evlerde üretilebileceğini duyurdu. Sağlık Bakanlığı mecralarından evde maske yapılabilmesi için bir yönerge ve tanıtım materyali hazırlayarak kamuoyuna açıkladı.

Ben de başkanı olduğum sivil toplum örgütünün bana yüklediği sorumlulukla vatandaşın derdine çare olmak ve hızla maske üretmek konusunda araştırmalara başladım. Bartın Halkevi üyelerine ve sağlıkçı dostlara danışıp maske üretmenin yollarını aramaya başladım. Uygun kumaşı temin ettikten sonra terzi dostum Hulusi’nin gönüllü yardım önerisiyle 70 kadar maske üretmeyi başardık. Üretilen maskelerin hijyenini sağlayıp -60C’de yıkayıp kuruttuktan- ve torbaladıktan sonra sevinçle Galla pazarında satış yapan kadınlara dağıtmak üzere pazaryerine gittim.

Neden Galla pazarı? Çünkü Galla pazarındaki satıcılarla umumi tuvaletin temiz, sağlıklı bir şekilde hizmet vermesi için yürüttüğümüz çalışmadan gelen tanışıklığımız vardı. Pazar alışverişimde sohbet ettiğim kadınlar maske bulamadıklarından şikâyetçiydiler. Maskeleri defalarca kullandıklarını, yeni maske bulamadıklarını bulduklarını da yüksek fiyatları yüzünden satın alamadıklarını söylemişlerdi. Köylerden özellikle Zonguldak sınırındaki köylerden merkeze ve merkezden köylere virüs taşınmasının önüne geçilmesi için pazarcı kadınların kendilerini virüsten korumaları gerektiği aşikârdı. Bu sorumlulukla maskeleri öncelikle Galla pazarındaki pazarcıların kullanımı için üretmeyi düşünmüştüm.

Kendi ürettiğimiz ve hijyeni sağlanmış maskeleri Galla pazarındaki pazarcı kadınlara dağıttığım sırada emniyet güçleri beni derdest ederek Kemerköprü karakoluna götürdü.  Savcılık talimatıyla karakola getirildiğim söylendi, ön ifadem alındı, maskelerime el kondu ve gözaltı işlemleri başladı.

Sağlık kontrolüne o dönem pandemi hastanesi olarak atanan Devlet Hastanesine götürüldüm. Bilmeyenler için; kanuna göre gözaltına alınan vatandaşın gözaltı öncesinde ve sonrasında sağlık kontrolünden geçmesi gerekir. Ancak bu işte bir terslik vardı, hem benim hem de bana eşlik eden memurların sağlığı tehlikeye atılarak pandeminin merkezi olan hastaneye gidilmişti oysa o dönem pandemi dışındaki tüm sağlık ihtiyaçlar için Doğum Hastanesi atanmıştı ve bizim de sağlık kontrolüne oraya gitmemiz gerekiyordu. Neyse uzatmayım bu yanlış durumla ilgili şikâyetlerimi yaptım ve şanslıyım ki pandemi hastanesine yaptığımız ziyaret yüzünden covid 19 virüsünü kapmadım. Memur arkadaşların durumunu bilmiyorum.

Dönelim gözaltı sürecine… Kaçakçılık Şubeye götürüldüğümde hakkımdaki suçlamanın TCK 187 yani “Kişilerin hayat ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilaç yapma ve satma” olduğunu şaşkınlıkla öğrendim. Oysa ne halk sağlığını tehlikeye sokmuştuk ne de ilaç yapıp satmıştık! Yeniden ifadem alındı. Aynı saatlerde maskeleri diken terzi dostum Hulusi’nin de terzihanesinden alınıp emniyete ifadeye getirildiğini öğrendim. Ne de olsa halk sağlığını birlikte tehlike sokmuştuk J Emniyette ifadelerimiz alındıktan kısa bir süre sonra serbest bırakıldık ve hakkımızda TCK 187 suçlamasıyla savcılık soruşturması başlatıldığını öğrendik.

Bartın cephesinde olaylar bu şekilde gelişirken ulusal kanallarda maske gözaltısı gündeme getirildi. İlk olarak Halk TV’de Barış Yarkadaş, ardından TELE1’de Ayşenur Arslan bu tuhaf gözaltıyı programlarına taşıdı. Böylece Bartın’da gerçekleşen maske gözaltısı Türkiye gündemindeki yerini aldı. En son Sözcü gazetesinin konuyu ilk sayfasından haberleştirmesiyle Hulusi ve ben Bartın’dan şöhret sahnesine adım attık J Ardından pek çok medya kuruluşu röportaj için aradılar. Destek veren ve geçmiş olsun dileyen arkadaşlar, siyasiler, sivil toplum temsilcileri, sendikacılar, sağlık örgütlerinden ve kadın hareketinden dostlar aradılar. Hepsi sağolsunlar.

Aynı günlerde bazı kafası karışık medya kuruluşları, standarda uygun olmayan maske dağıttığımızı hatta para karşılığı verdiğimiz gibi bazı yalan haberler yaptı ama dediğim gibi hepsi yalan ve karalamaya yönelik haberlerdi. Sonradan öğrendiğime göre bizimle aynı hafta Amasra’da iktidar partisine mensup bazı siyasi şahsiyetler maske dikip kendi partililerine dağıtmış ve fotoğraflarını sosyal medyada çarşaf çarşaf paylaşmış. Herhalde onlar halk sağlığını bizim kadar tehlikeye sokmamıştı ki yaptıkları savcılık tarafından görmezden gelinmişti.

Her neyse gözaltından yaklaşık 11 ay sonra soruşturma takipsiz kararıyla sonlandı. Suçsuz olduğumuz, halk sağlığını tehdit etmediğimiz anlaşıldı ve ürettiğimiz maskeler geri teslim edildi.

Ben şahsen, halk sağlığını korumak sorumluluğuyla yapılan bu meşru müdahalenin hiçbir şekilde suç olmadığını biliyordum. Devletin görevini yerine getirmediği bir durumda vatandaş sorumluluğuyla hareket ettiğimiz için neden gözaltına alındığımızı sadece tahmin edebilirim. Eminim sizlerin de fikirleriniz vardır. Neden oldu niye derken günün sonunda tam Aziz Nesinlik bir olayın özneleri olduk terzi Hulusi ve ben…

Bu “maske gözaltısı” benim hayatımda hoş bir seda olarak kaldı. Bugün olsa, böyle bir gereklilik doğsa sorumluluk gereği yine aynısını yapacağımdan emin olabilirsiniz. Böyle saçma sapan durumların tekrarlanmaması ve pandeminin artık hepimizden uzak olması dileğiyle bu seferlik yazıyı tek konuyla kapatıyorum. Yakında görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

*Bu macerada birlikte yargılandığımız sevgili Hulusi Kaymakçı’ya desteği için tekrar teşekkür etmek isterim. Bu vesile ile Hulusi Kaymakçı’nın Bartın Terziler Odası başkanlığına seçilmesinden dolayı tebrik eder, başarılarının devamını dilerim.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Mazide hoş bir sada! İki sene önce gözaltına alınmıştım…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir