Mescier, Aydın ve Korutürk hakkında çok ilginç ayrıntı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

26 Ekim 2020
——————–

BartınStar’ın çok takip edilen bir köşesi var, adı; 10 Soruda Bartın. Herkesin yanıtlayabileceği kolay sorular soruyoruz, cevaplar için sınır, 5 kelimeyi geçmeyecek.

Bazen birkaç kelimeyle ne kadar çok şey anlatılabildiğini oradan öğreniyorum. Bazen de mizah gücü yüksek yanıtların keyfini sürüyorum.

Örneğin “Bartın’ın en büyük sorunu ne?” diye sormuşuz, Hasan Camcı şöyle yanıtlamış: “Dedikodulardaki %1’lik yanılma payı…”

Hafızalarda yerini alıyor hemen.

O PATRONLARIN SOSYAL MEDYAYA AYIRACAK ZAMANLARI HİÇ OLMADI 26 Eki 2020

Geçen hafta pek çok önemli konuya değinmişiz BartınStar’da. Onlardan biri de kriz döneminde Bartın’ın lokomotifi olan firmaların patronlarıyla ilgiliydi.

400 yeni işçi alan Mescier’in patronu Sabri Mescier, 600 işçi almaya karar veren Aytim Tekstil’in patronu Kerem Aydın, diğeri de defne yaprağı için 25 milyonluk yatırım yapan Öztem firmasının sahibi Uğur Koyutürk…

Çok ilginç bir şey oldu.

Haberimizi tamamladık, iş insanlarının fotoğraflarını aradık sosyal medyada. Ve şöyle bir şeyle karşılaştık…

Herkesin yüzlerce fotoğraflarının yer aldığı sanal dünyada bu adamların ne hesapları ne de doğru düzgün resimleri vardı.

Çalışmaktan sosyal medyaya ayıracak zaman mı bulamadılar, yoksa yaşamlarını başkaları ile paylaşmak mı istemediler bilemedim.

Ancak gerçek şu ki bu insanlar, çoğumuzun çok kıymetli zamanlarını verdiği bir mecraya itibar etmedi. Bizler gibi yaşamadı.

Fikirlerini, zamanlarını hep üretmek için harcadı ve bu günlere geldi.

Çok merak ediyorum, aşağıda bahsettiğim gibi bir kederleri oldu mu hiç? Bir şarkı duyduklarında dalıp onları uzaklara götüren anları…

Yoksa her istediklerini alabilen, bu tür duygulara alan tanımayan, sadece kazanmak isteyen o çok bilindik duygusuz ve robotik patron portreleri mi? Başarıların sırrı da, yaşamlarında duygusallıklara yer vermemeleri mi?

Örneğin bir gece aylak aylak dolaşıp, Güzelcehisar sahilinde ayakkabıları çıkartıp kumların üzerinde yalın ayak yürüyebiliyorlar mı?

Hangisi doğru, hangisi yanlış inanın onu da kestiremedim.

Söz, bir gün tanışırsak hepsini soracağım.

xxx

AYLA VE ERSOY’UN HİKAYESİNİ BU KADAR CAZİP KILAN NEYDİ?

Dingin bir Pazar sabahı BartınStar’da son bir haftada, nelerin ilgi gördüğüne bakıyorum. Bir tanesi belirgin bir farkla sıyrılıyor diğerlerinden; Ayla ve Ersoy’un çeyrek asır önce başlayıp mutlu sonla biten gönül hikayesi…

22 bini aşkın internet kullanıcısı tutkuyla okudu haberimizi. Hala da okumaya devam ediyor. Peki neydi insanlara bu kadar cazip gelen!

Yarım kalmış aşklar mı?
Yoksa mutlu sonla bitmiş olması mı? Siyah beyaz Türk filmlerini mi anımsattı insanlara?

Yoksa herkes geçmişine ilişkin bir şeyler mi buldu hikayenin satır aralarında, neydi…

Sosyal medyanın gücünü elbette hafife almıyorum ama ya gelen yüzlerce  yoruma ne demeli. 600 bini geçen erişimlerin genelde yüzde 5’i okuyor haberi. Bu da tık oranlarımıza yansıdı zaten.

Samimi mi buldu takipçilerimiz bu haberi ya da politik yazılardan mı çok sıkıldı.

Memleketin, insanların, sokakların onca dertleri, sıkıntıları varken neden o yazı…

Koronavirüs illeti nedeniyle iyice bunalanlar bir hoş sadanın içine mi sığınmak istedi yoksa; neydi…

Camilerden, belediye hoparlöründen sürekli uyarılar yeniden başladı Bartın’da. Normale olan özlem miydi?

Günden güne kötüleşen hayat zorluklarından bir kaçış mıydı?

xxx

Belki bunların hepsinin katkısı vardı. Ama bana göre 22 bin bireysel kullanıcının ilgi göstermesinin altında, ancak sahip olanların anlayabileceği bir “keder”in de önemli payı vardı.

Tıpkı “İsyan” şarkısının çok ilgi görmesi gibi, pek çok kişinin geçmişe ait bir kederi vardı ve bu hikaye o kedere ayna tutuyordu.

İnsanları büyüten, yaşamlarına derinlik katan, kadehlerini dolduran, bakışlarını anlamlandıran o büyülü keder.

Çünkü her şeyden vazgeçebilirdi insanlar. Duyguları, giyimleri, düşünceleri değişebilir, gelişebilirdi. Ama kendi kederine derin sadakati kolay kolay değişemezdi.

Çoğu zaman yok saysa da; zihninin bir yerinde cam bir fanus içinde yaşatıyor, sahip çıkıyordu ‘keder’ine. Hayata, başarılara, paraya, güce mana katan duyguydu o keder.

Yaşamın içinde o duyguya sahip olmayanların asla giremeyeceği bir kulüp vardır; görülmeyen, bilinmeyen, kaydı tutulmayan, vergi levhası olmayan.

Sadece o kederi taşıyanların anlayabileceği gizli bir sözleşme gibi.

Ona sahip olanlar her yerde birbirini tanıyor, üyelik kartı göstermeden o kulübün üyesi olduğunu biliyordu. Adı konmamış, ifşa edilmemiş, resmi çizilmemiş gizli bir tarikat gibiydi keder.

Ona sahip olamayan insanların inatla, ısrarla, onulmaz bir enerjiyle aradıkları şeyin adıydı.

Ve kederi besleyen de bir duygu vardı; umut… Gencinden yaşlısına, madencisinden hemşiresine herkes, kederini umutla besleyip yaşatıyordu.

Oysa ünlü filozof Friedrich Wilhelm Nietzsche “Umut son kötülüktür. Çünkü işkenceyi uzatır” sözleriyle tarif ediyordu o duyguyu…

Nietzsche’nin cümleleri, şu mitolojik efsaneden geliyor:

“..Zeus, Pandora’yı dünyaya göndermeden önce ona bu kutuyu asla açmamasını emretti. Ancak kadın meraklı bir varlık olduğundan dünyaya gelir gelmez Zeus’un emrini unuttu ve kutunun içinde ne olduğunu merak ederek kutuyu açtı. Kutunun içinden hastalık, keder, ıztırap, yalan, riya, şehvet, özetle insanları rahatsız edecek ve felakete götürecek bütün kötülükler çıkmaya başladı. Pandora yaptığı hatayı anladı ve kutuyu hemen kapattı.

Ancak kutudan neredeyse bütün kötülükler çıkmış ve içeride sadece tek bir kötülük kalmıştı. O kötülüğün ismi umuttu. Bütün kötülükler arasında insanları yaşatacak yegâne kötülük olan umut dışarı çıkamamış, kutunun içinde kalmıştı…”

Nietzsche ‘Umut son kötülüktü’ derken gerçekten buna inanıyor muydu, yoksa sadece efsaneye mi atıf yapıyordu?

Siz yine de efsanelere inanmayın, umutlarınızı hep diri tutun.
Çünkü umudunuzu kaybederseniz o gün her şeyinizi kaybetmişsiniz demektir.

Bu duygularla herkese iyi haftalar dilerim.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Mescier, Aydın ve Korutürk hakkında çok ilginç ayrıntı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir